23 Kasım 2007 Cuma

Toplumun şamar oğlanları İlk Bölüm


Her toplumun “şamar oğlanı”na ihtiyacı vardır: Şamar oğlanları marjinal bir kesime dahil olur, genelin dışında davranış sergiler. Farklı zevkleri, farklı kıyafetleri vardır. Sürekli toplumdan tepki görmeleri nedeniyle daha içe dönük ve saldırgan davranışlar gösterebilirler…

Bir suçu işleyen alelade bir insan degil de “Şamar Oğlanı” ise konu haber niteliği kazanır ve medyada çok daha geniş yer bulur, sosyologlar failler için linç girişimini başlatır, akademisyenler hemen bu medyatik konuya atlar, tezler yazılır, politikacılar hemen yeni kanun tasarıları hazırlamaya girişir, psikologlar konuyu analiz edip gerekçelerini sıralar… Çünkü zaten marjinal olmaları bir sivrilik kabul edilmiştir ve onlara saldırmak için bahane aranmaktadır! Toplumdaki kötülüklerin çoğunun onlardan kaynaklandığına inanılır..

Halbuki toplumda teror her yerde kol gezmektedir. İnsanlar hatalı sollama, az bir para anlaşmazlığı, basit bir tartışma, küfür vs nedeniyle birbirlerini silahla, bıçakla hatta yumruk ve tekme ile öldürebilmektedir; amma stadda olması ya da tarafların futbol taraftarı, metalci vs olması, yukarıda saydığımız kesimler için ekmek kadayıfıdır en kaymaklısından!..

Şamar oğlanlarının başında holiganlar ve metalciler gelir!

Evet futbol gibi holiganizmin kokeni de Adalar. Holiganizm 70 sonlarında çıkışa geçer. Adalı gencler biraları devirip karşılarına çıkan rakip takım taraftarlarını pataklamaya bayılır ve bu adet halini alır. Aynı dönem; punk, metal, hard core gibi sert muziklerin de yaygınlaşmaya başladığı donem!

Hatta “hard core” lafı, gozunu budaktan sakınmayan taraftar için de kullanılmaya başlar... Uluc gibi bazı cahiller holigan diye bir adam oldugunu falan iddia etse de bu kelimenin kavga çıkaran sarhoşlar için kullanıldığını ve ilk olarak benzer karakterde bir roman kahramanının adı olduğunu soyleyelim.

Holigan olmanın özünde takım taraftarlığını kalbiyle yaşamanın yanı sıra bilek ve yurekle de yaşamak, yani gerekirse takımı için ölmeyi ve tabii ki öldürmeyi de göze almak yatar. Bu kimileri için mantıksız bulunsa da kişisel bir tercih olarak kabul etmek ve o kişilerin tercihine saygı duymak gerekir… Tabii ki yaş ve toplumsal statu belirleyici bir faktordur, ancak yaşanagelen olaylardan hareketle her yaştan ve her kesimden insanın potansiyel holigan olabildiğini söyleyebiliriz, soylemeliyiz…

80’lerde Ingiltere’de trenle yolculuk eden taraftar sayısının artması üzerine altın dönemlerini yaşar holiganizm. Rakip tribunu basan Chelsea taraftarı epey sukse yapar. Sonrasında Thatcher olaya el koyar, firm’lerin icine sivil polisler sızar, gizli toplantılara iştirak etmeyi başarır siviller. Ve bizde Reis tabir edilen lider kadrolarının alayı tutuklanır. En azılıları 5 yıl içerde kalır. Ancak daha sonra savunma avukatının gayretiyle anlaşılır ki iddianamedeki bir çok şey uydurma. Bu adamların olaylara karıştığı herkesce malum, ama iddianamede yazılı olan olaylara değil! Derken epey yüklü tazminat alırlar, içerde kaldıkları dönemin hatırına. Ancak o dönemde çıkarılan kanunlar harfiyen uygulanarak Adalar’da holiganizm kontrol altına alınır.

Türkiye’de de 80 oncesi siyasi olaylarla paralel gider ve anarşinin bir alt kumesi olur Holiganizm! 80 sonrasında ise baskı altında tutulan, yaptığı her şeye karışılan toplumun gençleri, maç öncesi stad kapısı tutmak için birbirine girip yasaklarla dolu toplumda deşarj olurlar. Katı disiplini, çook eski demokrasi tarihine sahip olmasına karşın Ingiltere’nin holiganizmin öncüsü olmasını da çoğu insan yadırgamıştır. Ancak aşırı baskı ve disiplinin şiddet ve başkaldırıyı beraberinde getireceği göz ardı edilmemelidir…

Yarı yarıya tribunlerin paylaşıldığı 90 ortalarına kadar devam eder kapışmalar ve sonra işin sonunun daha kötüye gideceği de anlaşılır ki tribun grupları barış yapar. Artık olaylar çoğul değil, tekil cereyan edecektir ulkemizde…

Konu birkaç yazar dışında hep yanlış anlaşılıp yanlış aktarılmıştır. Sözü dinlenen Uluç, “ağzından salya akan” sıfatını uygun görür cefakar taraftara ve bunun cezasını da stadda maç izleyemeyerek çeker! Uluç’u otorite kabul eden medyanın holiganizmi doğru yorumlaması zaten namkundur!

Ozellikle deplasmana giden taraftarın durumu iyice rezalettir. Kalabalık rakip taraftarın yanı sıra bir de yoresel polis vardır karşılarında hasım olarak. Bu durumda hiç şansları olamayacağı nettir ki çoğunlukla kilometreleri teper, ama stada giremeden gerisin geri dönerlerL Çıkan en küçük çatışmada fatura önce deplasmana gelene kesilir! Geçen yıl Galatasaray taraftarının başına Bursa’da gelen olay da canlı örnegidir! Yanlış guzergahtan götürülen GS taraftar otobusleri taşa tutulur, otobusler kaza yapar, ama fatura hep deplasman taraftarına kesilir…

Kolluk guçleri dışında bir önlem alınmaz ulkemizde holiganizmi onleme adına. Misal amigo yazar ve yöneticilere herhangi bir hukuki yaptırım yoktur, canları ne isterse soyler ve milyonları tahrik edebilirler, ama mesale yakan taraftara anında 1000 YTL para cezası ve 6 ay musabakalardan men cezası tatbik edilir. Ama arkası olan taraftar, ceza da alsa maça gelmeye devam eder. Ha keza sabıka kaydı olanlar bile! Polis işine gelene mudahele eder… Kanunlarda zaten ya göstermelik konmuş, ya da AB’ye girmek için yapılan makyajın bir parçasıdır…

Taksim’de Leeds’lilerle ilgili yaşanan olaya gelirsek, maçtan 48 saat önce tümü fişlenmiş bir grup taraftar Istanbul’a gelir, ama valilik en ufak önlem almaz! Beyoğlu’nda pub’larda başlayan kavgalar; saatler ve metrelerce devam eder, ama ne hikmetse meydanda her zaman olan polis o gün yok olur! Sonuçta herkesin bildiği tatsız olaylar L Bu olaylardan çıkarilacak sonuç gayet net: “İki rakip holigan grubunun kolluk kuvvetleri tarafından tecrit edilmesi şart, aksi takdirde bu işin sonu ölümle dahi bitebilir”…


Adalardan sonra Hollanda, doğu bloku çöktükten sonra da Rusya, Polonya başta olmak uzere bu coğrafya holiganizmin canlı olduğu yerler! Sakin kuzey ulkelerinden ateşli Akdeniz ve Latin ülkelerine kadar her ülkede karşımıza çıkıyor… Günumuzde holiganizmin zirvesi ise Italya: Taze, Lazio’lu bir taraftarın ölüm olayı ile Italya bir kez daha çalkalanıyor… Ama insanoğlunun içindeki ilkel şiddet dürtüsü bastırılamayacağına göre Holiganizm hep varolacaktır…