30 Nisan 2008 Çarşamba

Can Dundar’a Gecikmeli Cevap!


14.11.2004’te yazdığı yazısında kulaklarımızı çınlatmış Can Dündar! Aradan epey zaman geçse de yeni okuduğumdan bu hayal ürünü yazısına cevap yazma ihtiyacı duyuyorum…


Çok daha kötü saldırılar, metal hakkında yazılmış çok daha cahil yazılar gördük, okuduk. 80’lerde Tunalı’da deri montlu zımbalı bileklikli arkadaşlarımız durup dururken karakollarda sorguya çekilirdi. 90 başlarında ABD’de politikacıların prodüktörlere yaptıkları baskılar, şarkı sözlerine sansürler vs sonunda metalin popülaritesi azaldı ama ne hikmetse saldırılar artarak devam etti. İntihar eden bir genç Stained Class albumlerini dinliyor diye Judas Priest’e dava açıldı. Ozzy’e yapmadığı yığınla eylem atfedildi ve bunlar şehir efsanesi gibi kulaktan kulağa yayıldı. Yok civciv ezmiş de kedi kani içmiş vs. Ama görüntülerini ortaya çıkaran bir Allahın kulu olmadı. Yalnız bir konserde seyircinin fırlattığı yarasayı oyuncak zannedip ısırmış ve hastaneye kaldırılmışlığı var:)Ayrıca hemen her Amerikan filminde kötü ve aptal karakterler metalci gösterildi… 2000’lerde ülkemizde intihar eden gençler metal dinlediklerinden bir kez daha metale saldırı furyası başlamıştı. En son hatırladığım da objektif programındaki mesnetsiz satanizm suçlamalarıydı…


Gelelim yazıya…


Her zamanki şiirsel anlatımını bu kez Metal’e çevirmiş Dündar! “Müzik ölüme çağırıyormuş, hangi müzik metal müzik ve hatta Metallica”: Vay canına! Herkese adalet (And Justice For All) diyen Metallica mı?


İlk albumu emekleme dönemidir Metallica’nın. İkinci albümü kıyameti anlatır ve karamsardır. Ancak bahsettiği efendiden kasıt master of puppets yani III. albumse örneğin o albumden Disposable Heroes’da (Gözden çıkarılan kahramanlar) şöyle der;


Gördüğüm tarlalar cesetle kaplı

Hevesli kahramanların sonu geldi

Ne askercilik oynayacak kimse kaldı, ne de rol kesecek

Ölüm tarlalarında herkesi öldürmeye şartlanmış körlemesine koşarken,

Olması gerekenin kurbanı, yere düşene dek hizmetçisiyim


Kilden yapılmış asker çocuk, artık içi boş bir kabuk

21 yaşında, ailenin tek evladı

Ama bize çok iyi hizmet etti

Öldürmeye şartlanmış, endişe etmez

Sadece denileni yapar

Buraya kadar, tebrikler ölüm!

Artık cesedi senindir alıp götürebilirsin


Tekrar cepheye!

Söylediğimi yapacaksın, her dediğimde

Tekrar cepheye!

Öleceksin dediğimde, ölmelisin

Tekrar cepheye!

Korkak, uşak, kör herif


Neden ölüyorum?

Ölümün korkusu yok

Yalan söyle, yalanla yaşa

Cehennem burada

Ben ölmek için doğmuşum


Evet böyle gidiyor “Disposable heroes” … Ölüme gönderilen erlerin dramı daha güzel anlatılabilir mi? Ölümün son anlarında bu kadar güzel bir içsel mahkeme yapılır mı? Bunları diyen bir grubun müziği propaganda amaçlı olarak dinletilir mi askerlere? Dinletilirse bu sadece komutanların cahilliğini göstermez mi? Sözlere ayıkan Irak’taki gariban Joni, “bok yoluna ben niye ölüyorum, ne işim var deniz aşırı bu ülkede” demez mi? Amerikan ordusunun dinlediği metal grupları diye bir Haber buldum, onda da Metallica geçmiyor!

İnsanoğlunun içinde bir canavar olduğu belli! Bu kadar kişisel ve toplu katliam başka hiç bir canlıya has değil! İstediğin şekilde öldürmeyi anlamlandır, töre için, vatan için, din için vs, sonuçta hepsi o canavarın eseri değil mi? Bu canavarı uyandırmak için metal de olur, ölüm semfonisi de, arabesk de olur, hip hop da.

Genel olarak Amerikan ordusu siyah ırktan oluştuğundan metal dinleyenlerin çoğunluk olma ihtimali zaten yok! Ama gerçekten google da ararsan Heavy Metal Paralı Askeri gibi sansasyonel haberler bulmak mümkün, nedeni de metal işin içine girdiğinda daha fazla raiting yapması o haberin! Yukarıda yazdığım, “metal popülarite kaybetmesine karşın metalle ilgili haberlerin artması ve metale eskisinden fazla saldırılmasının” nedeni de bu! Bu arada haberlerin önemli kısmında heavy metal kelimesi tanklar için kullanılmakta, umarım tankların Amerikan askerlerinin güç ve cesaretini artırdığı şeklindeki haberleri Can Dündar yanlış anlamamıştır:-)))

18 Nisan 2008 Cuma

MTV’de Beavis’la Butt-head’i tek geçerim:-)


Uydu kanalı dönemlerinde önce Tele 5 denen Alman kanalını izlerdik. Burada Annette adında hoş bir abla Hard’n heavy programını sunardı. Sonra birgün eve geldik ne görelim, Tele 5’in yerine MTV konmuş! Ama şimdiki gibi mtv europe ya da yöresel İsrail, Hint MTV’si falan degil, ABD’deki yayının aynısının tıpkısı. Gündüz paso listelerdeki şarkılar çalıyor. O dönemde malum metal tu kaka olmuş, grunge serpilmeye çalışıyor. Ortam siyahi hiphopçu ve koca kalcalı hatundan geçilmiyor.-) Arada bir rock çalarsa mutlu oluyoruz, bir de Headbanger’s ball var haftada bir. Oradan da metal klipleri video’ya çekiyoruz…Derken gece geç saatlerde bir çizgi film başladı: “Beavis and Butt-head” Bir tarafta esmer biraz daha akıllı, sürekli cool diyen ve hıhıhı diye sırıtan AC / DC tişörtlü Butt-head, öbür yanda idiot sarışın yeyeye diyip duran Metallica’cı Beavis… 15 yaşında sivilceli ergenlik çağı oğlanlarının aklında tüm akranları gibi tabii ki kadınlar vardı. Ancak sevmedikleri insan ve hayvanlara yaptıkları zalimliğin haddi hesabı da yoktu. Tabi birbirlerine de:-) Bir de her bölümde genelde eski klipleri oynatıp onlarla dalga geçmelerini seyretmek hoştu. Sonra bir de kompilasyonları yayınlandı: The Beavis and Butt-Head Experience adında! Içinde Megadeth, Nirvana ve Anthrax’ın albumlerde yer almayan parçaları, bir kaç da zırva rapçi vardı:(( Bu arada surpriz parça da Cher’in I got you babe’iydi. Beavis’la Butt-head hem bu parçanın klibinde oynadı, hem de vokal yaptılar! Özellikle Cher’in Butt-head’e aşkını ilan ettiği sahne ve Beavis’ın kıskançlık sekansı enfestir…Buradan Beavis Butt-head Videolarına ulaşabilirsiniz…

16 Nisan 2008 Çarşamba

Metal Sözlük # 3 : Head bang nedir?


Metal dünyasının en çok kullandığı tabirlerdendir. Turkçe’ye “kafa sallama” diye çevrilebilir ki sallayana da haliyle “head banger” denir. Kafayı yukarıdan aşağı salıverirsin, bir de saçın uzunsa hoş bir görüntü oluşturur. Tabi hareket, müziğin ritmine uygun, gitar riff’leriyle de uyumlu yapılmalıdır. Önce rock, sonra metal muzikte ortaya çıkmış bir dans figürüdür. Yani metalci adam dans etmez:-) İlk olarak 68’de Led Zeppelin’in Boston Konserinde ön sıradaki seyirciler tarafından yapılan ritmik hareketlerin bu terimle adlandırıldığı rivayet olunur. Sahnede çalan gruplarda en rahat headbang yapan kişi haliyle solisttir. Bazı ağır abiler (Thrash’ciler), belden aşağı vücutlarını sallayarak yaparlar ki çok sürdürülebilir değildir böylesi! Bu işin manifestosu Metallica’nın ilk albumu Kill’em all’ın arka kapağına kazınmıştır: “Bang that head that doesn’t bang!”


Metal Sözlük # 1


Metal Sözlük # 2

14 Nisan 2008 Pazartesi

Child In Time alıntı mı, çalıntı mı?


Evet hardrock ve heavy metal tarihinin en baba parçalarından biridir Deep Purple'ın Child in time'ı (10:14) ve Led Zeppeline’in Stairway to heaven’ı (8:02) ile birlikte ortalama bir parçadan çok uzun olmalarına karşın popüler olmuş, listelerde kalabilmiş yegane parçalardandır.

Progressive’e yöneldiğim 90 başlarında radyoda It’s a beautiful day adında uzun isimli grubu dinlediğimde ise feci şaşırmıştım. Bombay Calling şarkısının girişi Child In Time’la aynıydı. Tek fark Gillan’in vokalinin yerinde LaFlamme’ın kemanı vardı. Tabi epey zaman sonra It’s a beautiful day’in albumunu edindiğimde bu parçanın daha eski tarihli olduğunu görünce child in time’ın arak olduğunu da çakmıştım. Gerçi sonra nette Purple’ın Bombay calling’den esinlendiği falan yazıldı da efsane In Rock albumundeki tüm parçaların Purple elemanlarınca bestelendiği bilgisi hiç değişmedi! Hiç değilse elemanların imzaları olan anniversary edition’da bahsi geçeydi, introyu esinlendik şurdan deselerdi. En azından sadece üç album yapan ama özgün rock alanında nadide bir grup olan IABD’in birazcık reklamı olurdu...

10 Nisan 2008 Perşembe

Golu atan oyuncumuz 666 numara Steeeeve? "HARRISSSS"!

Sene 98. Zaten teması futbol olan Virtual XI turnesi kapsamında babaların babası Iron Maiden’ın durağı Istanbul’dur. Gittiği ülkelerin milli takım formalarını giymesiyle bilinen Westham Utd. delisi Steve Harris’e bu kez GS formasını giydirmeyi kafaya koymuştur Korhan Demirkaya kardeşimiz!

Konser sonrası kaldıkları otelde Güvenlik Şefi Wally’e sarı kırmızı parçalı formayı göstermek yetmiştir içeri girip Steve Harris’e ulaşmak için. Sonrasında GS’a transfer olan yeni futbolcu edasıyla pozunu verir Harris. Forma numarası ise tabii ki “six six six The Number Of The beast”dir:)

Korhan sonra Maiden’ın ardından deplasman kovalamaya devam eder. Hatta bir forma da Milano’da verir Steve’e. Artık bir sonraki adım Orjin Adem’de kutsal köfteden tattıktan sonra ASY kapalısında hep beraber omuz omuza yapmak olmalıdır!!!

Bu arada bendeniz de bas gitar çaldığımdan Maiden deyince ilk aklıma Steve Harris gelir. Dolayısıyla Korhan’ın anısı benim de anımdır, bana da çok özeldir… İki elektro gitarlı bir grupta bas gitarla ana müziği böyle domine edebilmek müthiş bir iştir, her yiğidin harcı değildir. Bunu bir de Helloween’de Groskopf yapabilirdi…

Not: Sevgili Korhan Demirkaya kardeşimize foto ve anısını paylaşma imkanı verdiği için çok teşekkürler…

3 Nisan 2008 Perşembe

Def Leppard da geliyor, haydin Masstival’de buluşalım!


Evet Ezequiel Masstival’in diğer babası Beyaz Yılan’ı bloga gectikten sonra Sağır Leopar’ı yazmak da bana düştü:) Zaten NWOBHM diye bir blog açıp Def Leppard’a değinmemek terbiyesizlik olurdu anca.

70 sonlarında Sheffield’da aynı okulda okuyan 3 öğrenci, Savage (gitar), Willis (bas) ve Kenning (bateri) tarafından kurulur grup! Eliot gitar çalıcam diye gelir ama vokal ol sen derler:) Grubun adını da Eliot “Deaf Leopard”dan kurgular. Bateriye Rick Allen gectikten sonra da ideal kadro oluşur… İlk album On through the night (80): Özellikle Sorrow is a woman muhteşem bir parça. Bu arada ben yıllarca bu şarkının “sarah is a woman” olduğunu sanmıştım, internet nerdesinnn??? Hello America ile yeni dünyaya ilk göz kırpılıyor. İlerde popülerleşeceklerini biliyorlar sanki ve oyunu kuralına göre oynuyorlar. Bu şarkıdaki vokal / arka vokal armonisi daha sonra Def Leppard’ın karakteristik özelliklerinden biri haline gelecek. Bir de bu albumde synth, efekt vs yok, saf hard rock var diye belirtelim. Yani gitarlar cayır cayır, davullar bangır bangır… İkinci album High’n dry’la (81) ilk patlamalarını yaparlar. Baştan sona harika bir album, ama özellikle Bringin’ on the Heartbreak, lady strange ve mirror mirror harika! Bu albumde de synth yok ancak sonra bringin’ on the heartbreak’in arkasına yığınla synth ekliyorlar ve 82’de bu şarkı MTV’de klibi gösterilen ilk Def Leppard parçası oluyor. Albumun CD versiyonunda bu ikinci hali var, bir de Me and my wine ki o da harika klibiyle çok sıkı bir parçadır… Ve 83’de çıkan Pyromania, tartışmasız en güzel album. Baştan sona harika parçalar ama özellikle vokal introsu “I said welcome to my show”la Stagefright, Foolin’ ve illaki Rock Of Ages. İster popüler rock, ister metal gözüyle bakın arşivlerde mutlaka olması ve sık sık dinlenmesi gereken bir album! Bu albumun kaydı iyice bastır, sound olarak da en sert albumudur Leppard’ın. Bu ilk dönem bence Metallica’nın black albume kadar ki ilk zirve dönemi gibidir Def Leppard açısından. Ama metallica sound imaj değişikliğini kendi iradesiyle yaparken Def Leppard bunu şansızlıklar ve mecburiyetten yapar. Bu arada ilk döneminde grup ABD’de daha popüler olur, ben bunu direk sound’larının sertliğine ve klip vs hep ABD’de popülerlik üzerine oynamalarına bağlıyorum. İyi de o zaman niye ilk dönemde şortlarınıza kadar Britanya bayraklarına bürünmüştünüz ki? 84’de davulcu Rick Allen’ın sol kolu bir trafik kazasında kopar. Garip baget tutuşuyla stilini pek sevdiğimiz Ellen için epey yas tutmuşuzdur! Ama Allen kazadan sonra yılmaz, sol kol işlevini bacaklarına yükleyerek egzersizlere devam eder. Sonra da özel baterisi ile çalmaya başlar… Ve Hysteria 87’de yayınlanır. İlk Animal klibini seyrettiğimde sounddan dolayı zor anlamıştım Def Leppard olduğunu. Davulun elektronik soundu grubu yumuşatmış, ama bu gruba bugüne kadar en çok satan album başarısını da getirmiştir. Bu albumle Britanya’daki popülariteleri de patlar.. Hala kadroda synth çalan yoktur ama album davul soundu dışında programlanmış yığınla efektle adeta bir poprock / metal prototipidir… Gene de Women, Gods of War, run riot gibi hoş parçalar vardır içinde… .89’da en iyi metal grubu seçilmeleri, metalin artık metal olmadığına da delalettir… Çünkü bu album az metaldir… Tabi Rick Allen’ın tek kolla bateri çalması promosyon açısından çok olumlu etki yapar… Sonrası birçok grup gibi popülaritenin getirdiği baş dönmesi, özellikle Clark’ın alkol, uyuşturucu bağımlılığı, rehabilite edilememesi ve 91’deki ölümü ile geçer. Grup dört kişi devam kararı alır, ama işler hiç bir zaman eskisi kadar iyi olmayacaktır. Bu arada Ellen’ın kolu bir şekilde tolore edilmiştir, ama Clark’ın ölümü? Tabi giden elektro gitarın işlevini iyice elektronik ekipmanlara yüklerler:) Beşinci album Adrenalize bir önceki albumun devamı gibidir, ama biraz daha vasattır parçalar. Albumden şarkı dahi öneremiyorum ki dinlerdim de arada bir…Hadi personel property diyelim, ayıp olmasın… 93’de o güne kadar yayınlanmayan şarkılarını ve coverları koydukları Retro active çıkar. Bu albumde Sweet cover’ı Action fena değil ama orjinali buna bin basar! 96 Slang ve gerisini ise hiç kaale almıyorum:( Garip nakaratlı, hiphop vokalli, vıcık slowlarla dolu bir kaç album… Tabi sorulacak soru, “Ellen kolunu kaybetmese bir kaç cayır cayır sert album daha yaparlar mı, yoksa grup popülerleşmeyi en başta kafaya koyduğundan eninde sonunda popüler rock çizgisine kayacak mı?”dır bence; ki bunun cevabını ise anca metal tanrıları bilir…