22 Haziran 2009 Pazartesi

Özlü Sözler II: Jimi Hendrix


"İnsanlar metropollerde salamura gibi üst üste yığılmış yaşıyor, gürültülü müzik yaparsam belki ayılırlar diye düşündüm"

Blog Notu: Distorsiyonun babası Hendrix'i saygıyla anıyoruz.

16 Haziran 2009 Salı

Jon Oliva's Pain Konseri



Aylardır bekliyorduk konseri, biletler çıktıktan bir süre sonra da aldık kenara koyduk. Gündüz Kalamış Galatasaray Tesislerin'deydim, oradan sarı Çıldırın t-shirt'i ile geçtim konserin yapılacağı yere, ilginç bir tercih ama hem Savatage veya Jon Oliva's Pain t-shirtim yoktur hem de ben bazen böyle çapraz giyinmeyi seviyorum. Metallica t-shirt'i ile Nevizade'de RE RE RE çekmek veya 100. yıl t-shirt'i ile DoRock'a gitmek hoşuma gidiyor.

Neyse, Balans ufak bir yer, koridor gibi bir yapısı var, burada nasıl konser olurki diye düşünüyordum fakat Jon Oliva bayırda konser verse götürür bu işi. Bu konserde ön planda olan zaten mekan veya ses kalitesi ile grubun performansı falan değil, samimi olmaları. Efenim o kadar konsere gittim böylesini görmedim muhabbeti değil de, gerçekten kendi çapımda gittiğim konserler arasında en samimi konser budur sanıyorum. Evet zaten mekan küçük, güvenlik falan da yok elimizi uzatsak değecek (uzattık zaten o da uzattı bir ambiyans oldu o sırada) bir durum vardı ancak bizim mabette 50bin kişiye de konser verse bu adamlar yine aynı samimiyeti yakalardı seyirci buna eminim. Özellikle Jon Oliva ve John Zahner(klavye) bu konuda en çok ön plana çıkan isimlerdi.

Jon Oliva çok ilginç biri olduğunu gösterdi konserde. Evet bir kişiyi sadece sahnede görüp onun nasıl bir kişiliğe sahip olduğunu kestirmek saçma, fakat sahnede yaptıkları şaklabanlıklar onda çocuksu bir neşe olduğu izlenimini uyandırdı bende. El kol hareketleri, şakaları yapması, havlusu veya atılan pankart ile gözünü bağlayıp öyle çalması, seyirciden sigara çalışanlardan içki istemesi ve bunları yaparkenki tavrı beni bu düşünceye itti. Ha memnun muyum? Tabiki evet, içinden geldiği gibi davranıyor adam. İnsan konserden sonra şunu yakalasam da akşam iki üç saat demlensek muhabbet etsek ne eğlenceli olur diye düşünmeden edemiyor.

Konsere city beneath the surface ile girdiler, daha sonra sirens ile devam ettiler ve ben aklımın ilk parçalarını buralarda yitirmeye başladım. Artık iş stresi mi başka stresler mi bilmiyorum çok dolmuşum, 2008'deki büyük konser hariç izlediğim hiç bir konserde kendimi böyle hatırlamıyorum. Seyirci hemen hemen bütün şarkılara, özellikle savatage şarkılarına hakimdi. Şarkı sözü konusunda pek iyi durumda olmayan ben bütün olarak eşlik edemedim şarkılara fakat geri kalan seyirciler, özellikle bizimle önlerde yer alanlar, baştan sona söyledi çoğu şarkıyı. the hounds çok çok sevdiğim bir şarkıdır, bizden önceki setlistlerin bir kısmında vardı o yüzden büyükbeklenti içindeydim ve çalınması ile yaptığım headbang kendini zıplama, tepinme, bağırma ve diğer yanımdaki tanımadığım kişilerle sarmaş dolaş olmama neden oldu. Believe çalması çok özel bir andı. Bildiğim kadarıyla Criss Oliva için yazılan bir şarkı, herkes eşlik ediyordu zaten hatta hüngür hüngür ağlayan biri hemen önümdeydi. Tonight He Grins Again, Gutter Ballet, Edge of Thorns, Jesus Saves ve When the Crowds Are Gone 3 gün geçmesine rağmen hala boynumun ağrımasına sebep olan şarkılardı. Ve değişmeyen şekilde Hall of the Mountain King ile bitti konser herkes de bunun bilincinde son kalan enerjilerini bıraktı. Herhalde şarkı birkaç dakika daha uzun olsa ön sıra tamamen Jon'un yanına çıkacak konseri öyle bitirecektik.

Setlistin Jon Oliva's Pain olan kısmını pek hatırlamıyorum, ekşisözlükte eloy86 nickli arkadaş yazısında çalan şarkıları yazmış tamamen, sırası aynı olmayabilir ancak doğru bir liste;

City Beneath the Surface
Sirens
Through the Eyes of the King
All the Time
The Hounds
Heal My Soul
Maniacal Renderings
Tonight He Grins Again
Chance
Gutter Ballet
Edge of Thorns
Walk Upon the Water
Believe
Sleep
Jesus saves
When the Crowds are Gone
Hall of the Mountain King

Metal Art II


Tamam bu Maiden'ın A Real Live One albumunun kapağı,ama inanması güç ama bu bir grafiti!!!

Manowar size "Baba" diyebilir!


Haber Manowar'ın resmi sitesinden...

Manowar Thunder in the sky adında iki cd'lik yeni album çıkarmış. İlk cd'de beş yeni parça ve Crown and the ring'in metal versiyonu var. Buraya kadar gayet normal:) İkinci cd'de ise Father adlı parçanın 15 ayrı dilde versiyonu var! Daha önce değişik dil denemeleri vardı ama Turkçe'yi ilk kez kullanıyorlar. Evet meraklısı, delisi siteden parasıyla indirebilir, hem de en kaliteli sound'uyla...

http://www.manowar.com/site.html

12 Haziran 2009 Cuma

Metal geyik:-)

Metal türlerini ayrıştırmak gitgide zorlaşıyor, herkes kafasına göre yeni türler ekliyor. Alttaki anonim yazıyı bir çok forumda görmeniz mümkün! Yazan kişi(ler)nin eline sağlık, mizahi bir yaklaşımla son nokta konmuş ve özellikle metalle dalga geçen dallamalara da güzel bir yanıt verilmiş alırsa kafaları, yalnız biraz müdahele ettim…

Sorumuz şu: Güzel prenses bir şatoya hapsedilmiş ve şato ejderha tarafından korunuyor. Metalci şövalyelerin duruma bakış açısı nasıl olurdu?

Heavy Metalci: Kahraman bir harley ile gelir, metalci selamını verdikten sonra ejderhayı öldürür. Birkaç bira içtikten sonra prensese tecavüz eder.
Thrash Metalci: Kahraman gelir, ejderhayla savaşır, öldürür. Sonra prensesi bulur ve tecavüz eder.
Doom Metalci: Kahraman gelir, ejderhanın ne kadar büyük olduğunu görünce hiç yenemeyeceğini düşünür ve depresyona girip intihar eder. Ejderha önce kahramanı, sonra da tatlı niyetine kızı yer. Acıklı son!
Black Metalci: Kahraman gece yarısı gelir, ejderhayı öldürür ve şatonun önünde kazığa oturur. Prensese sado-mazo biçimde tecavüz eder ve öldürmeden önce ayinle kanını içer. Ardından prensesi de kazığa oturtur.
Death Metalci: Kahraman gelir, ejderhayı öldürür, prensese tecavüz eder ve öldürür, bırakıp gider.
Gore Metalci: Kahraman gelir, ejderhayı öldürür ve bağırsaklarını şatonun önünde yere yayar. Prensese tecavüz eder ve öldürür. Cesede yeniden tecavüz eder, karnını deşip kalbini çiğ çiğ yer. Parçalanmış cesede yeniden tecavüz eder, cesedi yaktıktan sonra son kez küllerine tecavüz eder.
Power Metalci: Kahraman, beyaz bir unicorn ile gelir, ejderhaya görünmeden prensesi kurtarır, ona aşık olur ve büyülü bir ormanda sevişirler. Mutlu son!
Progressive Metalci: Kahraman elinde gitarıyla gelir, 26 dakikalık bir solo atınca ejderha sıkıntıdan intihar eder. Kahraman prensesin odasına gelir ve konservatuarın son sınıfında öğrendiği tüm teknikleri uygulayarak serenat yapınca prenses kaçar.

Folk Metalci: Kahraman ve arkadaşları akordeon, keman, flüt gibi enstrümanlar çalarak gelir, büyülü müzikler ve danslarla ejderhayı uyuturlar. Prensesi unutup şatodan ayrılırlar.
Glam Metalci: Kahraman gelir, ejderha bunu görünce tipine güler ve kahkahalarla kapıyı açıp girmesine izin verir. Kahraman, prensesi kafalayıp şatoyu pembeye boyamaya çalışır.
Nu Metalci: Kahraman altında bir honda civic’le gelir, ejderhaya meydan okur. Ancak düello başlamadan ejderhanın saçtığı ateşten süslü elbiseleri alev alır ve kahramanımız yanarak can verir.

11 Haziran 2009 Perşembe

Haftanın 11'i VI


1- Anthrax - Indians
2- Coroner - I Want You
3- Sarcofagus - Go To Hell
4- M.A.R.S. - Nostradamus
5- Loudness - Shadows Of War
6- Inextremo - Ave Maria
7- Armored Saint - Another Day
8- Laaz Rockit - silent scream
9- Pariah - The Jonah
10- Nightwish & Lacrimosa - The Phantom Of The Opera
11- Ratt - Round And Round

10 Haziran 2009 Çarşamba

Metal Art:)



Resim,
http://dennisdread.com/
sitesinden. Galeriye göz atın, muazzam çalışmalar var. Extreme çizimler olduğundan aç karna bakılmaması ise doktor tavsiyesidir...

7 Haziran 2009 Pazar

Gitaaaaar ve Ayılar:-)


Gecenin 3’ünde ne derdim vardı da uyandım, bilmiyorum. Derken Disko Kralına bir bakayım dedim. Her zamanki gibi popüler kültürün temsilcileri yuvarlak masaya toplanmıştı. Üstüne salonu ÖSS sınavı öncesi morallensinler diye dolduran yeni yetme liselilerin çıkardığı gürültüden illallah diyen Okan’ın siniri eklenince yavan bir program olmuşa benziyordu o ana kadar. Yatayım bari derken sanki bir tılsımlı değnek dokundu programa ve Okan salondaki gereksizleri uğurladı ve “Gitaristler gelsin!” dedi…

Sekiz sene önce kaybettiğimiz Yavuz Çetin’in muhteşem klibiyle onu anarak açtı Okan Gitar bölümünü. Derken Yavuz’la birlikte yıllarca Blue Blues Band’de birlikte çalan Batu Mutlugil studyoya arz’ı endam etti. Sonrasında Bulutsuzluk Özlemi ve solo albumleri ile tanıdığımız Akın Eldes geldi. Her gelen kendi tarzıyla eşlik etti devam eden müziğe. Önce tabii ki blues tanrıları sevindirildi. Sonra blues’un ruhuna uygun bir atışma dinledik Batu ve Akın’dan. Tabi ana müzik, programın kadrolu ekibi ayılarrr tarafından çalındı…

Sonra sıra virtüözlere geldi ve Cem Köksal sahne aldı. Bu seferki şarkımız yazın inşallah canlı izleyeceğimiz efsane Deep Purple’dan Smoke On The Water’ıydı. Arkasından başka bir virtüöz Serdar Öztop geldi. Metin Turkcan’la tekrar blues’a döndük. Gür Akad da davet edilmiş, ama dün doğum günüymüş, gelememiş. Okan, “keşke gelseydi bundan daha güzel doğum günü partisi mi olur?” derken pek haklıydı. Bu sırada çalan parçamız ise Pink Floyd’dan Hello’ydu, en enstrumental haliyle…Son elektro gitaristimiz ise salonda fanları da olan Tuncer Tunceli’ydi.

Derken hafif bir sessizlik oldu ve bu kez akustik gitarı ile Berk geldi studyoya. Öykü denen dallama hatunla beraber vıcık Ispanyol halk türküleriyle tanıdığımız Berk, Öykü’süz pek farklıydı. Okan da duruma, “Berk’i yanlız başına yakalamak harikulade” diyerek noktayı koydu. Derken tüm gitarlar hep birlikte finali yaptı. Son şarkıları da programın kapanış parçası King Of Disko’yu canlı yorumlamak oldu. Maalesef şarkıyı Öykü söyledi pardon höykürdü ama bu bile tadımı kaçırmadı!

Ben alacakaranlık kuşağında yaşadığım rüya nihayetlenirken kapanış müziğine sabah ezanı karışıyordu. Seni seviyorum gitar tanrısı, “God gave Rock’n roll to you!”…

5 Haziran 2009 Cuma

Welkom Riijkaard


Bizim jenerasyon Hollanda'nın üç lalesinin hastasıdır. O sebepten Hollanda milli takımı ve Milan'ın da sıkı takipçisidir. Ahanda Riijkaard GSın başına Hodja olmuş!

2 Haziran 2009 Salı

Düşün taşın boktur işin:-)


Epeydir ihmal etmisiz bunlari... hıhıhı hıhı...

1 Haziran 2009 Pazartesi

Ayın Albumu Haziran


Bir NWOBHM klasiği. Inferno, Blitzkrieg, Armageddon, A time Of Changes, hatta albume giremeyen Take A look Around! Kaçmaz bir album...