27 Temmuz 2009 Pazartesi

Özlü Sözler IV: Lars Ulrich(Metallica)


"Iron Maiden diğer bütün gruplardan %10 daha havalıdır."

Blog Notu: Kirk'in de Maiden fani oldugu soylenir, ne derece dogruysa artik!

Hayırdır İnşallah!


Konsere gitmişiniz, müzik dinlerken rituele uygun olarak kafa sallayıp metalci işareti yapıyorsunuz. Derken bir resmi konvoy geçiyor konser alanından ve eskorttaki korumanın lanlı lunlu konuşmasıyla kendinizi karakolda bulup saatlerce ifade veriyorsunuz. Gerekçe de yaptığınız metalci işaretinin konvoydaki boşbakana hakaret olarak algılanması!

Ustelik utanmaz bir polis memuru hangi partiye oy verdiğinizi dahi soruyor karakolda. Kraldan çok kralcılık yapan korumanın dallamalığı da diyemiyorsunuz çünkü ertesi gün konvoydaki boşbakan, olayı anlatırken “ahlaki erozyon”dan falan bahsediyor. Ortada bir erozyon olduğu doğru da bu, olsa olsa fikir ve bilim erozyonudur!

Ha bunları gece rüyamda gördüm. Rüyamın geçtiği ülke never never land. Boşbakanın adı Hakkı, soyadı da Kötektir:-)

Scrapin' Th' Jaw...


Judas'ın böyle bir parçası yok, biraz breaking the law, biraz jaw breaker ortaya bu çıkmış. Maksat sadizm olunca...

25 Temmuz 2009 Cumartesi

Üsküdar'a gideriken bir konser buldum:-)


Dağılmadan önce mutlaka görülmesi gereken baba gruplardan biriydi Deep Purple. Bu yıl album çıkarmadılar ama müzik kariyerlerinin tamıtamına 40.yılı şerefine turneye çıktılar. Daha önceki iki İstanbul konserini kaçıran bendeniz, Gillan, Glover ve Paice’i, Morse ve Don Airey takviyeli kadro ile seyretme fırsatını bu kez tepmedim ve Kuruçeşme Arena’da yerimi aldım…

Şu anki konser mekanlarının tartışmasız ses ve konumuyla en iyisi olan Kuruçeşme Arena oldukça kalabalıktı. Purple’a gösterilen hürmete binaen teşrif eden rock’cu ve metalcilerin yaşları 15-50 arasında değişiyordu ki bugün dünyada sert müzik icra eden grupların yaşayan en eskisi titr’iyle ancak Purple böyle bir kitleyi bir araya getirebilirdi!

Tabi gönül, -egolu ama bir o kadar da inanılmaz- gitarist Blackmore’la orgcu Lord’u da görmek isterdi grupla beraber. Ama Blackmore 93’te solo projesini hayata geçirmek için, Lord’da 2002’de malulen bıraktı grubu. Lord’un solo album kariyeri ise 71’de başlıyor ama en meşhuru 76’da çıkan Sarabande albumu… Morse ve Don Airey’nin de harika seçimler olduğunu söyleyerek konsere geçelim…Ön taraftaki coşkulu seyirci dışında dikkat çeken dalgalanan bir Gürcü bayrağıydı. Biz kendi ülkemizde, kendi bayrağımızı sallamayı ve grup elemanlarına verip reklam yaptırmayı neden akıl edemiyoruz ki?

Konsere Machine Head albümünün de açılış parçası olan Highway Star’ı harika yorumlayarak başladılar. Tabi özellikle gözüm eski abilerin üzerindeydi. Rahat kıyafeti ile 45 doğumlu Gillan, az hareketle eforunu sesine yönelterek konsere çok iyi başladı. Kurulduğundan beri bateride olan 48 doğumlu Ian Paice, hala taş gibi davulcu. Çatır çatır çaldı ritmlerini ilk günkü gibi. Son abimiz 42 doğumlu bascı Roger Glover ise 69’da Purple’a dahil olmuş, Ritchie Blackmore’un proje grubu Rainbow’da çaldıktan sonra tekrar baba ocağına dönmüş bir başka yaşayan efsane olarak karşımızdaydı. Tabi grubun yenileri de pek genç değil: Airey 48, Morse da 54 doğumlu… Ağır abilerin yaşlarını hesaplama işini okurlara bırakalım (!)…


Nispeten yeni iki parça Things I never said ve Wrong Man çok hoşlaştığım parçalar değil. Strange Kind Of Woman eskilerden konserlerin demirbaşlarından, eğlencelik bir Purple parçası. Rapture Of The Deep’i spiritual bir parça diye sundu Gillan. Ortadoğu ezgili parçanın İstanbul konserine en yakışanlardan biri olduğunu belirtmeliyim. Bu şarkının son bölümünde org, bas ve Gillan birlikteliğinin canlı versiyonuna hepten hasta oldum! Hemen her şarkı sonrası seyircilerin harika olduğunu tekrarladı durdu Gillan. Artık o kadar çok kişiden duyduk ki bunu, inanıyorum tüm kalbimle doğru olduğuna.

İlk solo bölüm Steve Morse’dan geldi. Gillan’ın biz seyircilere söylediğini ben Morse’a iade ediyorum: Absolutely Fantastic!” Dixie Dregs ve Kansas gruplarıyla harika albumler yapan Morse, Dream Theater’dan Petrucci’nin neden bir numaralı referansı olduğunu da ispatladı…

Yeni parçalardan diğer bir favorim Sometimes I Feel Like Screaming oldu: Harika gitar melodisi, sonrasında aynı melodinin piyanoyla tekrarlanması ve hızlandığı bölümdeki tipik, klasik Purple bölümü ile harika bir parça. Yenilerden değinilmesi gereken son parça Battle Rages On. Yeni dediysek 93 tarihli:) Klasik bir Purple demek yeterli nasıl olduğunu anlatmak için, sözleri de bitmek tükenmek bilmeyen savaşları anlatıyor. Parça gene oryantal melodili olunca acaba Ortadoğu’daki savaşlara vurgu var mı diye de düşünmeden edemedim.

Konserin son bölümünde gecenin sürprizini orguyla Don Airey yaptı: Solo bölümünde önce bugi, ardından Mozart’tan Türk marşıyla coşmuştuk ki hop dedi Boneym’in dünyaya tanıttığı Katibim’i (Üsküdar’a Gideriken) çalmaya başladı. Blogdan Majesty, bir önceki İstanbul konserinde de Airey'nin Katibim’i çaldığını söyledi, bu sefer başka bir sürpriz beklemiş. Ama harika çaldı doğrusu, ben de melodiye üsküdar'a gideriken bir konser buldum diye eşlik edivereyim:-) Gönül ister ki eşsiz Türk melodilerini dünyaya başkaları değil Türk müzisyenleri tanıtsın şeklinde şoven bir yorum yapmaktan da kendimi alamıyorum maalesef.

80’lerden bir Perfect Strangers çaldılar ama yetti. Gene harika bir yorum. Arkasından benim eskilerden çok sevdiğim Space Truckin’. * Veee Smoke On The Water, Fire In the Sky! Sigarayı bırakan (!) Istanbul halkına en güzel hediyeyi verdi Deep Purple, seyirci de canavar gibi eşlik etti tüm zamanların en iyi parçalarından birine. Derken biz gidiyoruz dediler ama yemedik. Bisle geri dönüşleri Hush’la oldu. Arada bu kez bas gitar show’u geldi ve harika melodik introsu ile Black Night’la konser harbiden bitti. Önceki konserde olduğu gibi “Child In Time” tezahuratları ile bir bis daha istedik ama olmadı. Bana göre tüm zamanların en iyi Purple parçası olan Child In Time’dan bir bukle, sadece Gillan’lı ve orglu intro dahi yeterli olurdu, ama grup adeta yemin etmiş gibi bu şarkıyı çalmıyor.

Konser bitiminde kafamda Türkiye’de en çok tartışılan, “hardrock’ın en büyüğü kimdir? Led Zeppeline mi, Deep Purple mı?” sorusu çınlıyordu…

Led Zeppelin daha fazla album satmış Purple’dan ama bana göre bu ölçü değil! Zeppelin çok taklit edilemeyen bir tarz yaratmış, Hint müziği ve uyuşturucudan beslenmiş, haliyle daha saykodelik takılmış. Purple ortadoğu ezgilerine daha fazla yer vermiş, Jon Lord nedeniyle klasik barok müziği rock’la harmanlamış, bu sırada uyuşturucudan kaçınarak alkolle idare etmişler. Ancak Purple’ın önemli bir farkı, grup içinden yığınla başka grup çıkarması: White Snake ve Rainbow başlıbaşına iki markaydı ki beyaz yılanın müzikal kariyeri halen devam ediyor. İnsanların müziğe başlamasına hangisi daha çok vesile olmuştur diye düşününce tartışmanın kafamdaki galibi de netleşti. Smoke On The Water’ın eşsiz riff’ini duyan kaç kişi elektro gitar çalmaya başlamış, sonrada stüdyoda ilk bu şarkıyı coverlamıştı acaba? İşte bu dedim kendime. Hard Rock’ın en büyüğü, belki de kısa süre sonra müzikal kariyerini noktalayacak Deep Purple’ı kanlı canlı izledim dedim. Oh be kardeşim, oh be…

Not: Konser resimleri www.uzunmetraj.com 'dan!

2 yasina girdi blog, 2:-)

23 Temmuz 2009 Perşembe

Bekir Coşkun!

Bloga yazar taşımak adetimiz değil, ama bu yazıyı asmamak da olmazdı!

Cennet kadar güzel, ama yağmalanmış-çalınmış bir ülkede doğdular... Onları bekleyen kötü yaşamlara, bunalımlara, işsizliklere, haksızlıklara, hukuksuzluklara karşı, şarkı söyleyerek yürüyorlar.

Metal Sözlük #10: Metal Türleri


70’lerden gelen ve metalin babası diyebileceğimiz Black Sabbath, doom metalin de atasıdır. Doom; kelime olarak kıyamet demek. Müzik genelde daha ağır ritimli, ölümü çağrıştıran melodilerden müteşekkil. Bu türün 80’lerden en sevilen örneği İsveçli Candlemass. Bu grubun 86 tarihli Epicus Doomicus Metallicus albümü ile türün adı net biçimde oluşuyor: Doom metal!

Tabii ağır ritmin zıttında, hızlı ritim kullanan gruplar da var. Bu tarza da speed metal deniyor. Gene NWOBHM’den örnek verirsek… “Atletik rock” yaptığını söyleyen Raven, daha sonradan hemen bütün ekstrem türlere sebebiyet verecek Venom, benim çok sevdiğim Satan, -ki bu grup power metalin de ilk örneklerindendir- ve eskilerden Motorhead; türün ilkleri arasında sayılabilir. Burada metale hız faktörünün punk’tan, punk’a da rock’n roll’dan geçtiğini belirtmek gerek. Speed metalde bateristin dakikada kaç vuruş yaptığını önemseyen kitle, benim metalden ilk kez soğumama vesile olmuştu. Ancak melodik olanlarını -ki bunlar genellikle Alman gruplarıdır- severim. Örnek: SDI

Power metale geçersek… Vokalistin sesinin güçlü ve melodik olduğu, nakaratında müthiş melodilerle dikkati çeken, genelde Ortaçağ, savaş ve efsane konularını işleyen bir türdür. Bu türün atası Satan’sa, popülerleştiren de Amerikalı Manowar ve Alman Helloween’dir. Tabii ki tanıma uygun sese sahip Michael Kiske’li Helloween dönemini kastediyorum.

Gene punk etkileşimli thrash ise Metallica ile gün yüzüne çıkmış ve popülerleşmiş, Slayer ile sınırlarını belirlemiştir. Gitarların distorsiyonu, hard rock’tan heavy metale geçişte ne kadar arttıysa, metalden thrash’e geçerken de bir o kadar daha artmıştır. Thrash’in formülasyonu basit anlayacağınız.

Venom, müziğinden ziyade, müziğe getirdiği yeniliklerle birçok tarzın ortaya çıkmasını sağlar. En başta şarkı sözleri ile şeytan temasının işlenmesi ve Black Metal albümü ile bu türün isminin de babası olur Venom. Pek bilinmeyen Hell grubu da şeytani temalı ve tiyatral anlatımı benimseyen gruplara önder olacak, bu tür, zorla Hıristiyanlaştırılan İskandinav yarımadasında acayip taraftar bulacak ve bir sürü alt türev metal tarzının da doğmasına yol açacaktır…

Satan grubunun iki elemanı, gitarist Steve Ramsey ve basçı Graeme English’in 90’da kurdukları Skyclad de folk metal gruplarının ilk örneklerindendir. Etnik müzikleri ve müzik aletlerini metalle harmanlamak” şeklinde tarif edebiliriz folk metali…

70’lere dönersek… Folk, doom ve black türlerine rock grupları arasında bol bol rastlanırdı. Jethro Tull, Black Sabbath ve Black Widow, ilk bilinen örneklerdir. Bu grupların yaptıkları, 80’lerde metal gruplarına illa ki esin kaynağı olmuştur. Yalnız; şeytani müzik yapan eski gruplar ile (80’ler) yeni gruplar (90’dan günümüze) arasındaki belirgin fark, vokalde ortaya çıkar. Yeni gruplarda vokal, kedi miyavlaması gibidir! Eski gruplarda ise vokalde yapay bir zorlama, ses değiştirme, taklit etme gibi bir şeye rastlanmaz.

Aynı şekilde; 70’lerde çok popüler olan ve cazdaki virtüözlüğün rock alanına taşınması ile ortaya çıkan progressive rock da ilk olarak Rush tarafından metale uyarlanmıştı. Bugün de Dream Theater’la hayli revacta… Gene 70’lerde; popüler çizgide renkli kıyafet ve makyajlarıyla dikkat çeken glam rock da Kiss’le metal dünyasına girmiş; Quiet Riot, Ratt, Mötley Crue gibi gruplar 80 ortalarında listeleri alt-üst etmişlerdir. “Hair” de denen bu türde grup elemanlarının maske takması veya makyaj yapması adettendir.

Death metale adını Amerikalı Death grubu vermiş, sonradan İskandinavya, eski Doğu Bloku ülkeleri ve Latin Amerika’da fazlasıyla sahiplenilmiştir. Thrash ve speed’den en belirgin farkı, vokalin boğuk olmasıdır. Bu tür vokale brutal (zalim) vokal deniyor. Ayrıca punk’tan aksak ritim ödünç alan hardcore etkisi de görülür bu tür müzikte. Death grubu müzikaliteye önem verirken, türün son dönemdeki örneklerinde içi iyice boşalmış, işi sadece vokal şovuna dönüştüren gruplar kalmıştır. Bugün artık brutal vokali de abartan bazı elemanlar şarkıyı adeta karınlarından söylüyorlar ki, ben bunlara vantrolog vokal diyorum ! Evet; izah etmeye çalışayım: Artık ses gırtlaktan değil, daha aşağıdan, derinlerden, büyük ihtimal bağırsaklardan filan geliyor! Death’in de ötesi denebilecek türlere gore metal deniyor…

Neoklasik metal, klasik müzikten yoğun olarak beslenir. İlk örneklerinin, 70’lerden Deep Purple olduğunu söyleyebiliriz. Günümüzde bu türün en bilineni Yngwie Malmsteen ’dir. Tabi gitarist ustalığı ile ön plana çıkan gruplara shred metal de denir.

Okyanusun öte yakasında punk’taki aksak ritimleri metale uyarlayan grupların ilk örnekleri Anthrax ve Suicidal Tendencies'dir. Bu türe, sertlik ve hızlılık katsayısı göz önüne alınarak hardcore ve speedcore denir. Ayrıca Anthrax, rap grubu Public Enemy ile ortak ilk rapmetal şarkılarını icra etmiş, nedense 90 sonlarında bu türe rapmetal yerine numetal terimi uygun görülmüştür.

Son olarak; teknolojik gelişimle gitar sesinin elektronikleşmesi ve vokalin de “dicitize” edilmesiyle ortaya çıkan industrial metal ile bitirelim türleri. İlk örneği Ministry’dir. Eğer dinlediğiniz şey yazdıklarımızın hiçbirine uymuyorsa, ya alternatif metaldir, ya da deneysel (experimental)… Ana türler bunlar, ama sludge, grind, stoner, ambient, senfonik, atmosferik, epik, gotik gibi türler de çıkabilir karşınıza ki bunlar yukarıda belirttiğimiz türlerin birkaçının sentezi ile oluşmuştur.

14 Temmuz 2009 Salı

Özlü Sözler III: Steve Harris (Maiden & Westham)


"Mükemmel mutluluk mu? Ailemle birlikte olmak ve West Ham’ın kazandığını görmektir!"

Blog notu: Laf aramızda Steve’e sarı kırmızı da çok yakışıyor.

13 Temmuz 2009 Pazartesi

Deep Purple Yaklaşırken


Ayın yirmisi yaklaşıyor, önümüzdeki pazartesi Deep Purple konseri var. Turneye ara vermişlerdi temmuz ayından tekrar başladılar. 9 temmuz İsviçre konserinin setlisti şöyle;

    1. Highway Star
    2. Things I Never Said
    3. Wrong Man
    4. Strange Kind Of Woman
    5. Rapture Of The Deep
    6. Fireball
    7. Contact Lost
    8. Sometimes I Feel Like Screaming
    9. The Well Dressed Guitar
    10. Wring That Neck
    11. The Battle Rages On
    12. Keyboard Solo
    13. Perfect Strangers
    14. Space Truckin'
    15. Smoke On The Water
    16. Hush (Billy Joe Royal cover)
    17. Black Night

12 Temmuz 2009 Pazar

4 Temmuz Dream Theater Konseri Ardından

1 hafta gecikmeli bir yorum olacak konser için fakat Dream Theater'ın müzikal performansı için pek yorum yapılamaz zaten. Ben onların tarzına bir türlü alışamayan ve sadece 2 albümlerini * * sevip dinleyen biri olarak sadece izleme amaçlı gitmiştim, o yüzden kendimi yoracak stres yapacak bir durum yoktu. Ama o da ne?! Konserin yapıldığı yer Maçka Küçükçiftlik Park'ın garip bir eğimi var. Sahneye doğru zemin eğimli, fakat tersten, yani yükseliyor. Ve sahneyi göremiyorsunuz! Konserden önce insanlar seyrek olduğu için fark edemedik fakat başlayıp grup sahneye çıkınca gördük ki sahnenin maksimum %10'u görülebiliyor. Sanırım üçüncü şarkı sırasındaydı, biz de lunaparktan bozma konser mekanımızda kenarda çarpışan arabanın kenarına çıkıp izledik konseri. Grup lezizdi, ses sistemi biraz kısık geldi, mekan zaten rezalet. Çok sevdiğiniz bir müzisyen gelmiyorsa, öylesine gitmek için asla tavsiye etmeyeceğim bir yer. Setlist ise şöyleydi;

    1. In The Presence Of Enemies Pt. 1
    2. Beyond This Life
    3. Misunderstood
    4. A Nightmare To Remember
    5. Hollow Years
    6. Caught In A Web
    7. Erotomania
    8. Voices
    9. Solitary Shell
    10. A Rite Of Passage
    11. Pull Me Under
    ------------------------
    1. Metropolis Pt. 1 / Learning to Live / A Change of Seasons



9 Temmuz 2009 Perşembe

Metal Church Bıraktı


To all of our fans and friends...

We regretfully announce that Metal Church is calling it quits.

The performance at Rocklahoma will be our last show. We have had to cancel the shows scheduled for August and that, among other things, has led us to have to make this decision.

There has been far too much frustration and disappointment in trying to keep moving forward. The collapse of our record company, SPV, has made it next to impossible for us continue in any kind of professional manner due to lack of tour support. This decision was not made lightly.

We do have unfinished business in the studio, and with any luck we will have something that will be of interest to Metal Church fans in the near future.

We would like to thank all the fans that have stuck with Metal Church through all these years, the line-up changes and the ups and downs.

We can't tell you how much your support has meant to us, we appreciate each and every one of you.

It's been a great ride... thanks for being a part of it.

Metal Church

8 temmuz güncellemeleri:

We'd like to clarify one thing...

The situation with SPV is NOT the reason that we have decided to stop, it is just one small part of the trouble this band has had in trying to keep going. SPV has always been great to us, and it's very sad that they are not going to be around in the same capacity anymore.

Our original statement didn't make that point clearly, and we apologize to SPV for any confusion.

-----------------

Çok içinde olmadığım, yeni yeni dinlemeye başladığım bir gruptu, efsane olmasına rağmen. Heavy Metal o kadar büyük ki, o kadar kaliteli grup var ki onlarca, benim gibi genç bünyeler yetişmeye çalışana kadar bitiyor bazen böyle...

8 Temmuz 2009 Çarşamba

R.E.G.D. (Rahat Edesin Gittiğin Diyarlarda) Midnight!


Bugün Crimson Glory vokalisti Midnight’ı böbrek ve karaciğer yetmezliğinden 47 yaşında kaybettik. Deli gibi içtiğini söylemeye gerek yok! Queensryche benzeri müzik yapan ve aynı adlı 86 ve 88 tarihli Transcendence albumleri ile süper iki yapıta imza atan Crimson Glory, daha sonra düşüşe geçmiş, Midnight da 3. album sonrası solo takılmıştı. Her iki albumun vokalisti de asıl adı John Patrick Jr. McDonald olan Midnight’tır… Harika bir sestir…
Daha detay bilgi için tıklayın!..

Rahat edesin gittiğin diyarlarda…

Veda parçan ilk albumunden Azrael olsun!

“Fly on the wings of glory
Burn in the depths of hell
Your life creates the doorway
Death holds the key”

Ya da Transcendence albumunden şu sözlerle uğurlayalım seni ebediyete…

“In death I've found the answer
In death I live again
Fear not the reaper's blade
It does not mean the end
It never really ends"

2 Temmuz 2009 Perşembe

Ayın Albumu Temmuz


Temmuz'da Purple konseri de olunca baba metal albumlerinin atalarından In Rock'u koymak farz oldu ayın albumune:-) Machine Head'la kapıştı, burun farklıyla önde bitirdi yarışı...

Speed metalin ilk örneklerinden Speed King ve scream vokal örneklerinin ilklerinden Child In Time'la bu album dinlenmez, yaşanır:-)

1 Temmuz 2009 Çarşamba

Punk ölümsüz değildir, sen ben gibi fanidir!*


Girişi bir kitapla yapalım; Metin Solmaz’ın yazdığı Rock Sözlüğü, hem blues ve rock’ın kısa tarihi, hem de sıklıkla kullanılan terimlerin açıklamaları ile küçük ama işlevsel bir kitap! Bu kitaptaki bir cümle benim arayıp bulamadığım olduğundan direk çalıyorum: “Rock alternatifsiz bir müzik türü olduğundan alternatifini de kendi içerisinden çıkarmıştır: Nedir o? Alternatif Rock!” Yani bilinen adıyla Punk!O halde punk’ın önce rock sonra da metalle çekişmelerine geçelim…

İlk kapışmaları 70 ortalarında yaşanır; Dönemin hakim rock grupları, artık virtüözite sınırlarını iyice zorlamaya, albumlerde yaptıkları uzun parçaların dışında konserlerde zaman zaman doğaçlama uzun sololara yer vermeye başlarlar. İş, rock’un jazz’laşmasına yol açınca bu durumdan hoşlanmayan rocker’lar ciddi tepki verir. Bahsettiğimiz gruplar sadece uzun parçalar yapan progresif ve senfonik rock grupları da değildir; Deep Purple, Led Zeppelin gibi hard rock grupları da konserlerde alır başını gider. Sonuçta uzun parçalardan, kompleks melodilerden sıkılan müzikal bilgi ve kulak fakiri bir güruh daha basit, daha kısa ama gene 4,5 kişilik rock gruplarınca yapılan bir müzikle tepki verir. Bir anda kulüplerdeki rock gruplarının yerini garip aksanlarla şarkı söyleyen, garip kıyafetli punk adı verilen bu gruplar alır. Kökeni rock‘n roll’a dayanan bu müziğin özellikle vokal melodisi tekdüze ve renksizdir. Ramones gibi en sevilenlerinin de bizzat itiraf ettiği üzere gitar çalmayı bilmezler ki buna ihtiyaçları da yoktur:-)

İşte rock’un fazla sanatlaşması sonucunda karşı devrim gerçekleşmiş, kaliteli müziğin yerini bu defa en kalitesizi almıştır. Britanya sene 76! Artık bar ve diskolarda bu müzik çalmakta, harbi rock grupları çalacak yer bulamamaktadır. Allahtan bu akım fazla sürmez, ancak üç yıl kadar dayanılabilir bu kötü müziğe. Bu sefer rock grupları isyan ederler. Sonrası hepinizce malum: Heavy Metal ortaya çıkar. Neal Kay’ın kulübü Soundhouse’da Iron Maiden’ın ilk ciddi album kayıtları yapılır. Samson, Def Leppard, Saxon, Blitzkrieg, Diamonds Head ve daha yuzlerce grup bir anda müzik piyasasına doluşur. Yıl 79, yer hala Britanya! Ancak ilk dönemki hatalardan ders çıkarılır ve şarkı süreleri kısaltılır. Popüler müziğe çok daha yakın bir müziktir heavy metal 70’lerdeki öncüllerine göre. Ama gitar solosu, kaliteli bateri geçişleri, epik müzik, şarkı sözlerine önem verme gibi konulardan asla ödün vermez. İşte bu döneme New Wave of British Heavy Metal denir ki bizde blogda en azından on kez yazdık bunları:) Yeni dalga aynı zamanda punk gruplarının 80lerinin populer sounduna yakın tarzının da adıdır. Yeni dalga terimini Heavy Metal punk’tan çalar ve 70’lerdeki öncüllerinden farkını da ortaya koyar: Daha sert, daha hızlı ama daha kısa…

Peki bu müzik döneminde neden British vurgusu var? Daha önce değindiğim üzere, Heavy Metal terimini 70’lerde icat eden dergi editörlerinin Amerikalı olmalarından ötürü British vurgusunun yapıldığı kanısındayım, ama emin de değilim… Bilen varsa yazsın hepimiz öğrenelim:-)

79’dan itibaren bu kez punk grupları kulüp ve barlardan dışlanacaktır. Punk’ı bitiren müzik olması nedeniyle punk dinleyicilerinde acaip bir metal düşmanlığı baş gösterecek ve asla bitmeyecektir. Bugün bu nefretin ülkemizdeki tipik örneğini Radyo Eksen’de görebilirsiniz!

79’daki ivme eski proto metal gruplarını da olumlu etkiler ve ardıardına gelen albumler ve sound’larındaki sertleşme ile onlar da metal konvoyuna eklenirler. Bundan Ezequiel 80 albumlerinde, ben de ilk yazımda bahsetmiştik. Hatta 70’lerin bazı rock grupları dahi en sert albumlerini bu dönemde çıkarırlar. Yes’in 90125’i, Pink Floyd’un The Wall’u, King Crimson’un Red’i, hatta Police’in Synchronicity’si…

* Yazı başlığı, “Punk’s not dead” diyenlere ithaf olunmuştur… Punk ölmüş müdür? Hayır yer altına inmiş, sırası gelince brit pop ve grunge’le form değiştirmiş, tekrar metalle aşık atmaya kalkmış, ancak metalin kötü türevleriyle dahi başedemeyip layık olduğu yere girmiştir. İkinci kapışmayı sonraya bırakalım. Üçüncü kapışmayı da merakla bekliyoruz metal kafalar olaraktan:)))