29 Ağustos 2009 Cumartesi

Majesty


Ben buradaki kullanıcı adımı eskiden internet ortamında nick olarak kullanıyordum. Başlangıcı da 2000, 2001 yılları falan. Yıllar sonra rengi mor da olsa Galatasaray'ın formasının ismi oldu. Benimkinin isim babası Blind Guardian'ın ilk albümünün giriş parçası Majesty. Çok özel ve güzel bir parçadır.

25 Ağustos 2009 Salı

Kupa Bizim Gol Bizim




İşte bu kadar, kupa bizim gol bizim, bu iş buraya kadar
diye haykırmış Levent Özçelik, maçın tekrarını izlediğimde görmüştüm, o anda gözüm kulaklarım her şey karardığı ve kendimi kaybettiğim için.

Real Madrid'in o zaman müzesindeki tek eksik UEFA Süper Kupası. Genelde bir gala maçı şeklinde geçen Süper Kupa'nın özel bir anlamı var yani. Yine sükseli transferler dönemi Real'de. Luis Figo gelmiş Barcelona'dan, büyük tartışmalar içinde. Herhalde Real Madrid taraftarı çok rahat biçimde bekliyordu maçı. Galatasaray ise bir kaç ay önce rüyalarımızda göremeyeceğimiz bir zafer kazanmış, hala zafer sarhoşluğu devam ediyor, orada bulunmak bile ayrı sevinç kaynağı.

Kupayı aldığımızda ben Figo'nun ağladığını hatırlıyorum oturup. Roberto Carlos'u, devam eden sezonda yaşlandı diye eleştirilen Hagi'nin(Jardel yavaş Hagi yaşlı 2:0, Galatasaray-Milan) onu nasıl madara ettiği, belini kırdığını hatırlıyorum. Her türlü listede zirvedeydik, istatistiki, anket, popülerlik, sempati duyulan takım vs. listeleri. Sanki Avrupa Fatihi lakabını takanlar geleceği görmüşler gibi.

Şurada da birkaç kaliteli fotoğraf buldum;

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10

24 Ağustos 2009 Pazartesi

Cehennemin nispeten sevimli olanı!


Tekrar Britanya'nın NWOBHM gruplarını deşmeye başlıyorum...

Aslında tartışmasız prog metal yapıyor Hell . Ancak müzik tiyatral anlatım ve yoğun makyajla sunulunca, sözlerde de cehennem ve şeytan figürlerine ağırlık verilince metal dünyasında çok farklı bir yere oturuyor Hell. Sonradan korku metali ve black metal gruplarına örnek oldukları ve Mercyful Fate'le Iskandinavya’da patlayan ekstrem türlere esin kaynağı oldukları kesin! Ama muzik aleti kullanımları üst seviyede çoğu NWOBHM grubunda olduğu üzere. Üstelik sadece gitarlar değil, synthler de harika. Dave Halliday tıpkı King Diamond gibi muhteşem sesi ve falsetto yeteneği ile çift vokal yapabiliyor ama ekstradan kadın sesini taklit etme yeteneğine sahip!

Diskografi ve kadroya buradan bakabilirsiniz. Linkten görüldüğü üzere grubun tek resmi albümü 83’de çıkan ve en iyi şarkıları olan Save Us From Those Who Would Save Us 45’liği. B yüzünde de muhteşem synth’leri ile harika bir enstrumental olan Deathsquad var. Ayrıca 82 86 arası toplam 5 demoları yayınlandı. İkinci demoda şeytan vokalli Macbeth tiyatral parçaların en iyilerinden. Diğer favorim de On Earth As It Is In Hell. Scheming Demons’un kaydı oldukça iyi. Burdaki Macbeth yorumu ilk demodan daha başarılı. The Disposer Supreme de guzel. Demo III’de The Devil's Deadly Weapon hoş. Bu arada grubun parçaları genel de prog grupları kadar olmasa da uzun. 86’da çıkan son demodan da Land Of The Living Dead tüm demolardaki en beğendiğim parça. Üçüncü ve son parça Depths Of Despair de oldukça guzel bir ballad…

Üzücü olan grubun bir sürü demosu olmasına ve bir LP’den fazlasına yetecek şarkıları olmasına rağmen bir Lplerinin yayınlanamamış olması. Bu konuda oldukça bahtsızlar. 86 demosu sonrası Belçikalı Mausoleum firması ile album anlaşması imzalayırlar, ancak iki hafta sonra plak şirketi batıyor:-( Bu durum grubun da dağılmasına ve akabinde eşsiz solistleri ve gitaristleri Dave Halliday’in intiharına yol açıyor. O Dave Halliday ki Ingiltere’nin prestijli thrash gruplarından Sabbath’dan Andy Sneap’e gitar çalmasını öğreten adam. Daha önemlisi yukarıda bahsettiğimiz vokal yetenekleri…

Simdilerde grubun kalan üyeleri, 1987’de kaybettigimiz Dave Halliday’in sesi üzerine çalarak bir türlü yayınlanamayan LP’i tamamlamaya çalışıyorlar Miskatonic Plak firmasından. Sabbat ve Skyclad’dan tanıdığımız vokalist Martin Walkyier ve gene Sabbath’dan gitarist Andy Sneap de Dave’in yokluğunu hissettirmemeye çalışıyorlar. Yalnız ilk dinlendiğinde çok irite edici ve zaman zaman da ürkütücü olduklarını da söyleyeyim…

Bu arada metal arşivde Hell adında 8 adet metal grubu var! Bir ara bir istatistik çalışması yapalım…

19 Ağustos 2009 Çarşamba

Ustalara saygı I :-)


Yıl 2003. Foto bir dergi icin yapılan cekimleri sırasında çekilmiş olup, detayları Metallica resmi sitesinden okuyabilirsiniz. Çekim boyunca Whole Lotta Love'ı defalarca canavar gibi çalmışlar...

15 Ağustos 2009 Cumartesi

Yeter artık angut yeter artık!!


Daha önce de kapitale endeksli klip + reklam filminden bahsettiğim Nil Karaibrahimgil’in kırdığı potlardan* fenalık geldi gayrı. Hikaye Nil’in Neşet Ertaş’ı bir programda tanımaması ile başlamıştı. Olabilir, anguttur kendisi, Türk Halk Müziği ile hiç arası yoktur. Artık böyle angutluklara alıştık bu ülkede. Neyse sonraki karede ben kendisinin telefon konuşmasına şahit oldum. Konuşmanın başında çok sinirimi zıplatacak şeyler söylemedi. Sonuçta yeni yetme popçuların çoğunun Neşet Ertaş’ı ancak Nil’in angutluğundan sonra tanıdıklarına ya da tanıyacaklarına eminim. Ancak son cümlesinde kendimi maçtaymışcasına kaybedip ana avrat düz gitmişim. Hatun “İyi işte kendisinin reklamı olmuş” dedi! Ya birisi bu angut yavrusuna her sanatla uğraşan insanın reklama ihtiyacı olmadığını anlatabilemez mi acaba? Hayır hele bu kişi NK ise hiç mümkün değil. Cıngıl ve reklamlarla “özgür kız” olarak meşhur olan bu kızcağızın sanatı bol kapitalizm dolu birşey sanmasından daha doğal ne olabilir ki? Bir türlü anlaşılamayan Yalçın Küçük’ün haketmeyip bir yere gelen sabetaycıları bunlar işte: İyi eğitim almasına, bu ülkenin yetiştirdiği en iyi gruplardan, -ki bu grup türküleri modern biçimde yorumlardı!- biri olan Modern Folk Üçlüsü elemanlarından olan amcası Selami Karaibrahimgil’e ragmen bu ülkenin en bilindik turkü derleyicisi ve youmcularından Neset Ustad’dan bihaber olabiliyor bu boş beyinli angut! Hikayenin şu ana kadarki son karesinde NK portföy danışmanından aldığı son nasihatı değerlendirmiş, Neşet Ertaş’a özür mektubu yazmış! Senin duygusal(!)lığını yiyim, git pasta yap mutfakta gözüm görmesin seni:(((

* Tüm bunların feci bir reklam olduğunu düşünmeye başladım, iş bu kadar dallanıp budaklanınca… Yeni albumu yakın sanırım, bu albumu almaya niyeti olanın o parayla Neşet Ertaş’ın albumunu alması farzdır artık…

Önemli Not: Yazımızda angut, TDK büyük sözlükte yer alan, "Ördekgillerden, tüyleri kiremit renginde, evcilleştirilebilen bir yaban kuşu" şeklindeki gerçek anlamı ile kullanılmıştır!

13 Ağustos 2009 Perşembe

R.E.G.D.* Lester William Polsfuss aka Les Paul!


Bugün rock ve türevlerini borçlu olduğumuz elektro gitarın yanı sıra üstüste ses kaydetme, çok sayıda şarkı kaydetme gibi tekniklerin de mucidi olan Les Paul’ü öte diyarlara uğurladık.

Eric Clapton, Mike Bloomfield, Keith Richards, Jeff Beck, Jimmy Page, Ace Frehley, Duane Allman, Joe Walsh, Slash, Gary Moore, Jeff Beck, Erkin Koray ve daha bir yığın Gibson Le Paul kullanıcısı şimdi sana yakacaklar ağıtlarını, ama burada, ama orada…

* Rahat edesin gittiğin diyarlarda

12 Ağustos 2009 Çarşamba

Özlü Sözler V: Sam Dunn (Müzisyen ve Yönetmen)


"Metali ya hissedersiniz ya etmezsiniz. Metal size o herşeye baskın gelecek gücü vermiyorsa, tüylerinizi diken diken etmiyorsa, siz bunu asla anlamayacaksınız demektir. Ama biliyor musunuz, anlamazsanız anlamayın. Çevremdeki 40.000 metal tutkununa bakıyorum da, biz sizsiz de gayet güzel idare ediyoruz."

Blog Notu: Efsane belgeseli Headbanger's Journey'den bu laf ama sonraki belgeseli Global Metal de en az onun kadar iyi

8 Ağustos 2009 Cumartesi

Şampiyon jübile yaptı:-(


Majesty blogda ilk duyurduğunda, son dönemki çalışmalarından kelli çok üzülmedim…” girizgahlı bir yazıya niyetlenmiştim. Ancak son albumleri layıkıyla dinlemediğimi farkettim, dinleyince de fena kızdım kendime. Metal Church tüm albumlerinde sabit eleman olarak bir tek muhteşem gitaristi Kurt Vanderhoof olmasına rağmen inanılmaz bir grup soundu ve istikrarla thrash camiasında hiç yapılmayanı başarmış ve 9 adet canavar gibi album yayınlamıştı. İlla zorlarsanız altı super (ilk altı), üç de iyi album diyebilirim…

Konuyu açalım: Yaratıcılık metal gruplarının ve metal müziğin en belirgin sorunlarından biri, thrash’de sürat + teknik devreye girince de yaratıcılığı korumak iyice zorlaşıyor. Eğer müziği progressive, etnik, vs çeşitli öğelerle desteklemezseniz kaçınılmaz olarak gitgide daha kötü şarkı ve album yapıyorsunuz. Hemen her grup bu kaçınılmaz sona yakalandı metal dünyasında. Bunu kırmak için tarz değiştiren,imaj bozanlar oldu. Nadir bir kaç istisna metal camiasında var ama thrash piyasasında başladığı günle aynı tarzda tam 27 yıl bu işi yapan ve 9 adet studyo albumunu yapabilen bir tane daha grup yok!

Metal Church thrash başladı, arada ağır ritmli baladlar yaptı, power metalin melodik yapısını hep kullandı. Filmi geri sararsak ilk tanıştığım thrash gruplarındandı Metal Church! Amerikan zırvası, “en iyi dörtlü” içine konmamasına hep kızmıştım. Malum dörtlümüz Metallica, Megadeth, Slayer ve Anthrax’tır. Metal Church bunların hepsi ile kafaya oynardı gözümde. Slayer bana göre satanist poser kimliğiyle hiç favorim olmadı zaten. Megadeth, Peace Sells ve Rust In Peace sonrası gözümden düştü. Anthrax zaten ilk albumden sonra thrash yapmadı, yani kulvarı farklıydı. Yani gözümde Metal Church’u kıyaslayacağım bir Metallica vardı 4’lüden! Metallica da yukarıdaki yazdığımız sıkıntıları en derininden yaşadı. Tür değiştirmekle kalmadı, imaj dahi değiştirdi. Son albumle düzelme sinyallerini verdi ama 15 yıl geçtikten sonra!

Ha Metal Church’un metal camiasında gördüğü ilgi ne kadar derseniz, bizim futbol camiasında Anadolu kulüplerine ayrılan kadar ya vardır ya yok… (Blogda bir kahpe Bizans muhabbeti eksik kalmıştı, onu da yapıcaz ha gayret)

İlk albumden dalalım olaya; Aynı adlı 84 tarihli ilk albumu genelinde, hafif karanlık melodileri, harika improvize baterisi, David Wayne’in muhteşem vokaliyle; özelinde ise Beyond the black’i, olaganustu bateri ritmi ile enstrumental Merciless On Slought’u, muhteşem bas melodisi ile Gods Of Wrath’ı ve kapanışındaki Deep Purple cover’ı Highway Star’ı ile eşsiz bir albumdu, martta ayın albumu seçmiştik… 86’da ikinci album The Dark çıktıktan kısa bir süre sonra peder plağını getirmişti. Ne dinledim ama! Tüm şarkılar harikaydı ama özellikle ilk dört parça dinlemekten bayağı bir hırpalanmıştı. Bir de Method to your madness’ın gelmiş geçmiş en güzel antimilitarist sözlere sahip şarkılardan biri olduğunu belirtmek gerek!

Üçüncü albumu ilk dinlediğimde sıkıcı ve zayıf bulmuştum ama şarap gibi bazı prog ögelerle bezenmiş eşsiz bir yapıt olduğunu bir süre sonra idrak edebildim. Bir de vokale Mike Howe gelmişti: Sesi Wayne’e yakındır, o da çok iyidir, geri vokallerini de kendisi yapar. Bu albumden 10 dakikalık Anthem Of The Estanged ’ın tüm zamanların en iyi şarkılarından biri olduğunu iddia edebilirim. Sözleri evsizlerin dramını gözler önüne serer ki şarkının ritmi gitgide hızlanırken tokat gibi çarpar yüzünüze gerçekleri. Badlands de Anthem’a yakın güzelliktedir. Of Unsound Mind, baterisi, acaip riff’i ile kaçmaz.

91 Human Factor gene harikadır. Ama özellikle iki parca, In Harm’s way ve Agent Green’i ayrı bir yere koyuyorum. Bunlar slow başlayan sonra hızlanan thrash şarkılarına tapan bendenizin kalbinde en güzide yerde ağırlanırlar. 93 Hanging In The Balance bence müziklerinin zirve noktasıdır, ancak metalin irtifa kaybettiği döneme gelmesi, satışlarını çok olumsuz etkilemiştir. Burada da End Of The Game diye bir saklı pırlanta var.

Sonraki album Masterpeace adı gibi iddialı gene çok iyi ama artık thrash ve metalin esamesinin okunmadığı günlerdeyiz. Halbuki ilk solist Wayne geri gelmiş kadroya. Açılıştaki Sleeps With Thunder, Into Dust ve Masterpeace çok başarılı, son parça Aerosmith cover’ı Toys In The Attic de orjinalinden daha başarılı. Ama albumde en sevdiğim Falldown: Sanki şarkıda Hendrix eşlik etmiş gruba ve harika gitar viyaklamalarını yapmış, gitmiş:-) Etti 6 süper albumler ve artık şampiyon ilan etmekte hiç bir engel tanımıyorum, Metallica’cı Majesty ve Tesamentci Ezequiel’e rağmen:-) Tüm thrash camiasında bu 6 albumu adet ve kalite olarak geçer dediğiniz grup varsa da hodri meydan… Sonra 3 album daha var. Bu üç album ilk 6 albume oranla zayıf kalsa da hepsinde iyi parcalar var, hepsi de vasatın üzeri. Bu albumlerin zayıf halkası ise vokalist Ronny Monroe, sesi önceki iki vokale benziyor ama onlar kadar parlak değil… 10 Mayıs 2005’de ilk vokalisi David Wayne’i kaybettik bu arada:( 2006 albumunde Wayne’in anısına Watch The Children Pray’i tekrardan yorumladıklarını söyleyerek de bitirelim yazıyı. Artık tekrar album yapmayacaklarından ötürü çok üzgünüm. Güle güle değeri hiç anlaşılamayan thrash şampiyonu, güle güle…

7 Ağustos 2009 Cuma

Over The Rainbow İstanbul Konseri

Rainbow'u ucundan bir iki albümünü dinleyip seven biri olarak bu oluşumu ilk defa bu konser haberiyle öğrendim bugün. Daha geçen hafta Rainbow'un bütün albümlerini bulup arşivime eklemiştim ve sıradan dinlemeye başlamıştım, sonrasında da bu konser haberi çıktı.

Over the Rainbow grubu Joe Lynn Turner, Jurgen Blackmore(Ritchie Blackmore'un oğlu,1964 doumlu), Greg Smith ve Bobby Rondinelli'den oluşuyormuş. Rainbow'da bulunmuş elemanlar. Repartuar Türk forumlarından gördüğüm kadarıyla sadece Turner'lı dönemi kapsamıyor, daha geniş. 7 Ekim 2009'da İstanbul'da konser.

R.E.G.D.* Bahadır Akkuzu


Barış Manço'nun grubu Kurtalan Ekspres'in gitaristi Bahadır Abi'yi 54'ünde kalp krizinden kaybetmişiz. 87'de canlı izlemiştim rahmetli Barış Manço ilebirlikte Ankara Selim Sırrı'daki harika konserde. Umarım gittiği yerde rahat eder ve Barış Manço ile müzik yapmaya devam eder...

* Rahat edesin gittiğin diyarlarda...

6 Ağustos 2009 Perşembe

Megadeth'in Yeni Albümü

Albümün adı Endgame, kapak yukarıdaki. Yeni şarkılardan bir tanesi olan Headcrusher yayınlanmıştı ve konserlerde canlı çalındı. Bir önceki albüm United Abominations'u bekleyip çıktığında orjinal alıp dinlemiştim, fakat ufak bir hayal kırıklığı yaşamıştım. Bir iki hafta sonra da bıraktım, hala duruyor kenarda, dinlemişliğim yok. Özellikle Washington is Next şarkısındaki bilindik Maiden melodisi çok şaşırtmıştı beni.

O yüzden yeni albüme mesafeli yaklaşıyorum, bir beklenti içinde değilim. Özellikle Dave Mustaine'in Rust in Peace gazlarını duydukça. Pek öyle olmuyor çünkü. Yine Dave'in dediğine göre de Lord of the Rings(Yüzüklerin Efendisi) temalı bir şarkı olacakmış albümde. Şarkı listesi şöyle;

1 Dialectic Chaos
2 This Day We Fight!
3 44 Minutes
4 1,320'
5 Bite The Hand That Feeds
6 Bodies Left Behind
7 Endgame
8 The Hardest Part Of Letting Go... Sealed With A Kiss
9 Headcrusher
10 How The Story Ends
11 The Right To Go Insane

Ekim ayında ise Avustralya'da 6 tane konser verecekmiş Megadeth, Slayer ile birlikte. Resmi sitede yazıyor.

Lanet olsun o “küçük çocuğa” :-(

Bundan tam 64 sene önce bugün, adını “little boy” koydukları, atıldığında nasıl sonuç vereceği bilinmeyen bombayı, başedemedikleri ve ellerinde benzer silah olmadığını bildikleri rakiplerinin üzerine atıverdiler Hiroshima’ya. Yetmedi 3 gün sonra da Nagazaki’yi cehenneme çevirdiler. Sonra Vietnam’da da benzeri şeyler yaşandı. Daha az insan öldü belki ama çok daha fazlası 3 nesil boyunca sakat kaldı, sakat doğdu ve yaşadı! Karşılığında hegamonik güç oldular da ne değişti? Irak’ta da gördük aynı filmi ve daha kim bilir hangi coğrafyalarda yaşanacak, sırf liderliğini korumak adına. Lanet olsun bu kontrolsüz güce, lanet…

Gary Moore / Hiroshima

They still remember the day when Little Boy dropped from his womb.
They still remember how their homes became their children's tombs.
Their suffer mourn each soul who died that August morning
Why don't we listen, why don't we heed the warning? .


Chorus
Hiroshima, the place where innocence was burned.
Hiroshima, the memory makes my stomach turn.
Hiroshima, the world should truly feel the shame.
Hiroshima, the place where facing death became the way of life

So many children have been born who can not read or write.
They can not speak, they can not hear and some have lost their sight.
Adults with infant minds don't know the reason why,
For they were in their mothers' wombs when death fell from the sky.

Chorus

The rest of us should learn a lesson from their sorrow,
So we can stop it all happening tomorrow.
Chorus
No, no.
No, no, woah.

Ölen 220.000 kişinin toprağı bol olsun…

Metal Art III



İstiyorum böyle bir şey...

4 Ağustos 2009 Salı

Ayın Albumu Ağustos



Geçen ay Deep Purple verince bu ay da Led Zeppeline koyduk bloga. Ben ilk dört albümü de severim ama en çok dinlediğim Zeplin albümü progresif etkileşimden kelli fiziksel grafiti'dir. Dabıl albümden favorilerim The Rover, In My Time Of Dying, Trampled Under Foot ve en bilinen parca Kashmir'dir.

3 Ağustos 2009 Pazartesi

Artillery, Komünizmin Son Hediyesi!


Artillery’nin memleketi Danimarka’yı komunist falan saydığımı sanmayın başlığa bakıpta. Bu güzide grup ilk albümlerinde henüz melodik takılmazken her ne olduysa 89’da demirperde döneminde Sovyetler Birliği’nde verdikleri turne sırasında oldu olanlar; Rivayete göre yaptıkları müzik fazla tehlikeli bulununca sınır dışı edilmek üzere trende buldular kendilerini Rus askerler eşliğinde. İşte 5 günlük Trans Sibirya tren yolculuğu sırasında besteledikleri acaip Türk ezgileriyle bezeli, 7:00 from tashkent" ve "don't believe”le tarzlarını da buldular. Zaten harika riffler ve sololar vardı, bir de muhteşem melodiler eklenince ortaya en kült thrash grubu Artillery çıktı. Tarzları technical thrash geciyor, Voivod, Mekong Delta ve Annihilator'la birlikte...

Aslında haklarındaki ilk meşhur rivayet, dünyanın ilk thrash grubu oldukları ve Danimarkalı Lars Ulrich’in kendilerini dinledikten sonra Metallica’nın thrash soundunun oluştuğu şeklindedir. Ancak ilk demo kayıtları Kasım 82’de olunca bu iddia havada kalıyor. Çünkü Metallica’nın ilk demosu Ocak 82 tarihli. Ama 82’de Kopenhag banliyösü Taastrup’ta kurulan grup ilk thrash gruplarından biri, o kesin. Lars’ın bu adamları studyoda dinleyip etkilenmiş olması da olası!

Albumleri:
Fear of Tomorrow Full-length, 1985
Terror Squad Full-length, 1987
By Inheritance Full-length, 1990
Mind Factory Demo, 1991
B.A.C.K. Full-length, 1999
When Death Comes Full-length, 2009

Evet ilk iki album çok keyifle dinleyebildiğim albumler değil ama üçüncü album By Inheritance’ı dinlediğimde hayatım değişti desem yalan olmaz. Amerikaya okumaya giden bir arkadaşım getirmişti By Inheritance’ı, cd kapağını da kaybetmişti. O zaman grupla ilgili bilgi de bulamayınca “oğlum kesin bu grupta bir Türk var” geyiği yapmıştık bolca… Bize (Türk müziği) yakın melodiler, thrash speed tadında bu kadar güzel icra edilebilirdi. Sonrasında Pentagram’ın varlığı ve çıkardığı albumlerle Türk metal gruplarına olan hıncım bir nebze azalsa da üzerinde oturduğu mirasın farkında olmadan klon müzik yapmaktan öteye gidemeyen diğer güruha ise lanet okuyorum!

By Inheritance bugün tüm zamanların en iyi thrash albumlerinden kabul ediliyor. Ama Artillery’nin özellikle plak şirketleriyle olan bitmek tükenmek bilmeyen sorunları, kariyerlerini hep sekteye uğrattı. Bu albumden sonra melodik yapı her albumde var. Çok üretken olmasalar da kaliteyi koruyorlar.

Son album When Death Comes da aynı çizgide. Özellikle 10.000 Devils’a hasta oldum, Delusions Of Grandeure de çok güzel. Kadroda sadece süper vokalistleri Flemming Rönsdorf yok, ama yerine gelen Søren Nico Adamsen de stil ve ses olarak çok aratmamış eskisini… Albumler arasına 91 demosunu da ekledim, harika parçalar var içinde. O dönem bir album daha çıkaracaklardı ama gene plak şirketi kabusu :-(( Benim demoda çok sevdiğim Uniforms şarkısını da son albume eklemişler… Ve efsaneyi 23Eylül'de Studio Live’da 20 TL bastırıp izleyebilecegiz. Gideyim bakayım konsere, belki de bir Türk vardır içlerinde:-)))))))