1 Eylül 2009 Salı

Babalar ve oğulları, babaların oyuncakları!


Over The Rainbow konser haberini Majesty gecmisti bloga. Rainbow, malum Ritchie Blackmore’un Purple’da egolarını tatmin edememesi üzerine ilk olarak Ritchie Blackmore’s Rainbow adıyla kurduğu proje grubudur. Tabi Dio gibi bir fenomen de olunca grup pek tutulmuş, ikinci albumden itibaren sadece Rainbow adıyla arzı endam edegelmiştir grup.

Ritchie artık kendisini tatmin etmeyen oyuncağı Rainbow’u oğlu Jürgen’e hediye etmiş görünüyor Over The Rainbow projesiyle. Bu haliyle olay Ankaragücü kalesini en sonunda zapt eden İ.Melih Gölçek’in oğlunu kale kumandanı yapmasına benziyor:) Malum Ritchie 95’deki son Rainbow albümü Stranger In Us All sonrası hanım köylü olmuş, yeni eşi Candice Night hanımın müzikal zevklerini tatminle iştigal eylemektedir…

Neyse biz blogu ilgilendiren “harbi” Rainbow’a dönelim. 1975’de Elf adlı rock blues grubunun dört üyesi ile bir araya gelen Blackmore tarafından kurulan Rainbow, özellikle Blackmore ve Dio’nun etkisiyle daha ilk albumle çok tutuldu. Blackmore dışında sürekli elemanları değişen grubu, çalıştığı 4 farklı vokalistten hareketle dört bölümde irdeleyebiliriz. Dolayısıyla ilk bölüm Diolu ilk üç album olmalıdır.

İlk album kuruldukları yıl olan 75’de çıkan aynı adlı Ritchie Blackmore’s Rainbow. İsimden de grubun Ritchie’nin oyuncak projesi olduğunu anlayabilirsiniz. Daha blues’a kayan bir müzik yapan Elf’ten gelen Dio bu albumle parlar ve zamanla epik rock / metal müziğin tartışmasız en iyi vokali olur. Albumde Man On The Silver Mountain ve Pink Floyd’u anımsatan Catch The Rainbow öne çıkar. Bu arada davulcu Driscoll’un performansı da başarılı. Kapanıştaki Still I’m sad Yardbirds bestesinin enstrumental yorumudur ki Blackmore bu şarkıyla klasik müzik sevgisini sergiler. İkinci album 76’da çıkan Rising! Bu albumde synth’ler dikkat çekici ki ilk parca Tarot Woman’ın synth introsunun muhteşem olduğunu söyleyelim. Parça hızlandığında da tüm zamanların en iyi davulcularından merhum Cozy Powell’ın bol ataklı ritmleriyle kopar gidersiniz. Tumu guzel ama özellikle son iki uzun parcaya değinmek gerek: Purple’da da benzerleri olan oryantal parçaların en güzellerinden Stargazer ve hızlı ritmli kapanış parçası A Light In The Black! Her ikisi de sekiz dakikanın üzerindedir, ama nasıl geçtiğini anlamazsınız. Son Dio’lu album de Long Live Rock’n roll; Bu albumde de hızlı ritmli Long Live Rock’n roll ve Kill The King defalarca coverlanmıs harika parcalar. Ve oryantal parça kontenjanından Gates Of Babylon. Genel görüşüm Dio’lu Rainbow’un ikinci en iyi Rainbow dönemi olduğudur.

Dördüncü album Down To Earth benim favori Rainbow albumumdur! Özellikle Alcatrazz’dan tanıdığımız vokalist Graham Bonnet’in sesinin gruba inanılmaz gittiğini ve Rainbow’la neden daha fazla album yapmadığını yıllardır merak eder dururum. (Blackmore’la bir şekilde kanları uyuşmadı kesin!) İlerde Bonnet’in yaptığı işleri detaylandırmaya niyetliyim. Bu albumden parca vermiyorum, çünkü baştan sona süper bir album. İlk üç albume oranla parcalar daha kısa, daha kolay dinlenir, blues dozu da daha az. Oryantal kontenjanından Eyes Of The World de en sevdiğim Rainbow şarkısıdır. Tabi introsu gene klasik müzikten esinlenme. Bazı eleştirmenler bu albumun pop Rainbow dönemi başlangıcı olduğunu söylerler, evet popüler çizgiye kayma başlıyor ama çok baba albumdur gene de!

Üçüncü dönem vokalist Joe Lynn Turner’lı dönemdir ve bence en zayıf halkadır! Turner daha sonra Malmsteen ’in oyuncak projesinde de aynı etkiyi yaratacak, sesiyle mecburi bir yumuşamaya ve grubun iyice popüler çizgiye kaymasına sebep olacaktır. Bu üç albumden en begendiğim özellikle muhteşem A yüzü ile Bent Out Of Shape. Ancak en popüler(!) parça Street Of Dreams de bu albumde.. Artık gerçekten AOR denen kolay dinlenir poprock çizgisine gelmektedir grup.

Sonuçta 75-83 arasında 7 studyo albumu, bir kaç konser ve best of yapan grup 84’de dağılır. Blackmore bir süre eski grubu Deep Purple’la takılır, yanında da Glover’ı götürür. (Daha oğlu Jürgen ergenleşmediğinden Rainbow’u bitirdi sanırım:)) Bu dönemde Deep Purple’ın efsane Perfect Strangers’ı çıkar ama sonrasında Purple House Of Blue Light’la kendini tekrarlar Purple. Blackmore The Battle Rages On albumunde de çaldıktan sonra proje oyuncağı Rainbow’u tekrar biraraya getirir. Gillan, Lord ve Paice; Blackmore’a ancak üç album dayanabilmişlerdir. Glover’sa malumunuz hala Purple’da…

Rainbow’un Ritchie Blackmore’s olarak geri dönüş albumu Stranger In Us All 95’de vokalde Doogie White’la çıkar. İyiden hallice bir albumdur. Wolf To The Moon, Black Masqurade ve Ariel gibi iyi parcalar var. Kapanış parçası Still I’m sad’i ilk Rainbow albumundeki enstrumental haliyle hatirliyoruz. Tabi bu olağanüstü melodinin vokalli hali de hoş olmuş. Sürprizse dokuzuncu parça; Daha önce Savatage’den enstrumental dinlediğimiz Hall Of The Mountain King’i senfonik metal severler hala dinlememişse ölsünler:) Bence albumun en iyi parçası… Turner’lı albumlerden daha çok sever Rainbowcular bu albumu ama Blackmore bu album sonrası, albume de beste ve arka vokaliyle katkı yapan Candice Night’ın dümen suyuna gider ve Rainbow’u bitirir. Blackmore’s Rainbow da oluverir Blackmore’s Night:( Sonrası günümüze kadar ticari bir yığın best of, konser ve DVD’den ibaret. Ülkemize gelecek Over The Rainbow 2009’da kuruldu ve jr.Blackmore dışında Rainbow’da çalmış elemanlardan kurulu olduğundan seyredilmeyi hakediyor. (Maalesef vokalde J.L.Turner var) Bu konser, Rainbow’un eski cdlerinin tozlu raflardan kurtulması için de bir şanstır. “Give them a chance” diyelim bu grubu tanımayan genc dimağlara… Siz de Blackmore ya da Gökçek gibi bir babanız olsun istemez miydiniz?

Not: Aksam Ankaraspor Cimbom maçındaydı Başkumandan Gokçek paşa, oğlunu göremedim ama. Pek mutsuz gorunmuyordu mağlubiyette dahi, e artık daha pahalı bir oyuncağı var nasıl olsa...

1 yorum:

Majesty dedi ki...

Maçtan sonra protokol tribününde bir hadise yaşandı. Jr.Gökçek de bir kabadayı edasıyla etrafa dik dik bakışlar atıp ben varım burada noluyor ulen tavrını benimsemiş takılıyordu. Adamın yerine oturuşu bile şımarık bir çocuk gibiydi.