31 Aralık 2008 Çarşamba

Yenisi gelsin:-)


Bir yıl daha geçti, gitti. Blogda yaz aylarını oldukça hareketli geçirdik konserler sayesinde. Kafamızda çok proje var yazacak, bakalım ne kadarını zaman bulup yapabileceğiz 2009'da...

23 Aralık 2008 Salı

Bir Zamanlar Pantera




Pantera'nın 1981-1987 yılları arasında Glam Metal yaptığı dönemlerde görüntüsü böyleymiş. Bu halle glam soundlu 3 albüm yayınlamışlar.Metal Magic(1983), Projects in the Jungle (1984), I am the Night (1985). Her ne kadar fotoğraflarda Phil Anselmo'da gayet Hair Metal bir görüntü çizsede, onun katılımıyla grup önce klasik Thrash sounduna sonra da bildiğimiz Pantera sounduna geçiş yapmış. Nereden nereye...

Hair?


Hanoi Rocks


Ratt


Poison


Cinderella


Mötley Crüe

22 Aralık 2008 Pazartesi

Erövizyon bahane, asıl amaç ne?


Aslında bir süre önce gazetede Türkiye’den Amerika’ya göçetmiş Ara Dinkciyan’la yapılan bir söyleşiyi okuduğumda bir yazı yazacaktım. Başlığı da “Sanat sevgi için mi, yoksa nefret için mi?” olacaktı. Ama politik konulara girmek için henüz erken diye vazcaydım yayınlamaktan. Tabi yazıda Dinkciyan’ın barışçı bakış açısı ile tamamı Ermeni asıllı müzisyenlerden kurulu System Of A Down’ın agresif tarzı kıyaslanacaktı. SOAD’a Dinkciyan’ın mesajı ile vuracaktım: “Bir müzisyen kin ve nefretle yaşamını sürdüremez!”

Aslında kin ve nefret kelimeleri, müzik kelimesi ile aynı cümle içinde dahi kullanılmamalı ama Ara mecburen yapıyor bunu. Çünkü bilinçli şekilde böyle hareket eden sözümona müzisyenler var! Kim? Vokalde Serj Tankian, gitarda Daron Malakian, basda Shavo Odacıyan ve davulda da John Dolmayan’dan oluşan System Of A Down var ki Amerika’da yaşayan dört Ermeni asıllı birbirini tesadüfen bulmuş olamazlar. Grubun adının geldiği şarkı da direk Ermeni Soykırımını anlatınca üstlendikleri misyon anlaşılıyor kolayca.

Vukuatlarının haddi hesabı yok! Resmi sitelerine koydukları forum Türklere nefret kusma kürsüsü haline geliyor. Epey bir süre müdahele edilmiyor olanlara. Hatta forumun ilk dönemlerinde üye olduğunuzda ülke bölümüne Türkiye yazamıyorsunuz: Çocukça bir nefret anlayacağınız...

Müziklerine gelince ilk albümleri gayet iyi, satışlar, konserler gırla. Ancak satışlar düştükçe bunu ikame etmek ister gibi Türk düşmanlığını daha ön plana çıkarıyorlar sanki. İşin zirvesi de 2005 yılı: Önce yeni çıkan albumlerinden Holy Mountains’a (kutsal dağlar) bir klip çekiliyor, klipte Atatürk görüntüsünün üzerine katil ve yalancı sözcüklerinin denk gelmesi çok hazin! Bu klibin amatör olduğunu falan sonradan söylüyorlar, ama klibin yayınlanmasını engellemek adına en küçük bir çaba da göstermiyorlar!

Sonrasında Souls yani ruhlar konserleri. Rahatlayamayan ruhları rahatlatacaklarmış, ondan bu ismi seçmişler. Afiş seçimleri inanılmaz, etkinlik konser değil, başka bir şey sanki! Hani rock müzik evrenseldi? Nerde kaldı barış ve kardeşlik? Yıllar önce yaşanan olayları anımsatmak çok mu önemli? Amaç ne, amaç? Bu konserden sonra iyice sesi soluğu kesiliyor SOAD’ın. Serj Tankian solo album çıkarıyor bir ara, ama grup artık cepten yiyor!

Derken bir kez daha malum şov’larını yapmak için aldıkları gollük pası affetmeyip Örovizyon denen baştan sona zırva şarkıların yarıştığı, sonuca komşu olmanın ve ülke politikalarının yön verdiği yarışmaya katılma kararı alıyorlar, ki şarkılarının konusunun aşk olmayacağı kesin.

Bu arada Bizim Hadise kızımızdan sonra ikinci sırada gene Ermeni asıllı Hayko Cepkin’in olduğunu anımsayınca gülümsüyor ve ah keşke diyorum, ah keşke…

12 Aralık 2008 Cuma

Glam müzik yaparız



Kız gibi çocuklarız:-)

Quiet Riot'ın II. albumunun kapağıdır. Glam yaparken ki imajları buydu, sonra Metal Health'le sertlesip maske taktilar:-)

2 Aralık 2008 Salı

Haftanın 11'i V

1- Satan – Trial by fire

In 1945 the year it came to be
Their fate decided
many miles accross the sea
They told them not to fear
they couldn't be prepaired
Then came the day
that not a single soul was spared

Too late there's no escape
The Trial has begun
Down they fly
From out of the sky
Feel the radiation burn


The men of power
had nothing to fear
When the finger hits the switch
they're far away from here
Down in their sanctuary
hidding in their lair
The sorcerers of justice
will be waiting for them there

Too late there's no escape
The Trial has begun
Down they fly
From out of the sky
Feel the radiation burn

I saw the people running
through all my dreams
I heard the soldiers crying
Mother Nature screams
I saw destruction falling
from out of the sky
I heard the Wise Man
calling... Why?



Hiroshima ve Nagazaki’de ölenlerin anısına:(

2- Marquiz De Sade - Somewhere up in the mountains
3- Satanic Rites - Hit & Run
4- Quartz - Satan's Serenade
5- Samson - Tomorrow or Yesterday
6- Sanctus - Creature From Vercenta
7- Witchfinder General - Burning a Sinner
8- Energy - Fight for Freedom
9- Sparta - Tonight
10- Black Rose - Baby Believe Me
11- Cloven Hoof – Cloven Hoof

1 Aralık 2008 Pazartesi

Ayın Albumu Aralık



Satan'dan Court In The Act! Adına aldanmayın, muazzam bir NWOBHM grubudur...

27 Kasım 2008 Perşembe

Stay Clean by Motörhead!



...In the end, you're on your own,
And there is no-one that can stop you being alone,
Stay Clean.
Stay Clean!...

Bu salaklar Motorhead'in mesajını yanlış anlamışlar:))))

24 Kasım 2008 Pazartesi

Defender!


Ride like the wind, fight proud my son.
You’re the defender God has sent!

Voice by Orson Wells, song by Manowar…

Haftanın 11'i: IV



1- Metallica – All Nightmare Long
2- Raven ft Udo – Born To Be Wild
3- Def Leppard – Me & My Wine
4- Rage – Down by Law
5- Van Halen – I’ll Wait
6- Kronik – Soldier
7- Stormwitch – Rondo A La Turca
8- Heathen – Set Me Free
9- Gary Moore – Victims Of The Future
10- Dr. Skull - Princess
11- Judas Priest – Fever

17 Kasım 2008 Pazartesi

Kıssadan hisse:-)

Haftanın 11'i!


1- Holocaust - Heavy Metal Mania

Inside the power cage
I can feel the music of my age
It's paranoid...first degree
Tellin' me that I'm not free

I've got Heavy Metal music in my blood
And I'd like to give it to you if I could

As I lie in the shroud of darkness
The wings of light remove the veil
It's Heavy, Heavy, Heavy
Heavy Metal Mania all the way
Rock 'n roll...far too slow
So the adrenaline just doesn't flow
Where is the power, where is the glory?
Heavy Metal is my story

2- Geddes Axe - Escape From New York
3- Demon - Don't Break The Circle
4- Tyrant UK - Eyes Of A Stranger
5- Persian Risk - Ridin' High
6- Bleak House - Rainbow warrior
7- Jameson Raid - Seven Days of Splendour
8- Saracen – Rock Of Ages
9- Tank – Too Tired To Wait For Love
10- A-II-Z - Treason
11- Traitors Gate – Devil Takes The High Road

10 Kasım 2008 Pazartesi

Haftanın 11'i


1- W.A.S.P. - I Wanna Be Somebody
2- Savatage - Hall of teh Mountain King
3- Artillery - Khomaniac
4- Akbaba - Talking 'bout Love
5- Rumble Militia - Way of Violence
6- Helstar - Rhapsody in Black/Baptized in Blood
7- Rose Tattoo - Nice Boys
8- Suicidal Tendencies - You Can't Bring Me Down
9- Paradise Lost - Say Just Word
10- Cinderella - Shake Me
11- Virgin Steel - On The Wings Of The Night

8 Kasım 2008 Cumartesi

8 Yıllık Bu Çile Bitti Artık Bu Sene...


Çıkacaktı çıkıyordu derken AC/DC Black Ice'ını ekim ayının son günlerinde yayınladı. Çıkmasıyla birlikte albüm ilk haftada dünya çapında 1.760.000 adet satış yaptı. Bu listeye dahil olmayan önsiparişle dünyanın dörtbir yanına yollanan yaklaşık 5.000.000 adet albümde cabası. Albüm içinde Arjantin, Avustralya, Avusturya, Belçika, Kanada, Danimarka, Fİnlandiya, Fransa, Almanya, İrlanda, İtalya, Yeni Zelanda, Norveç, Polonya, İspanya, İsveç, İsviçre, İngiltere ve Amerika gibi ülkelerin olduğu 29 ülkede 1 numara oldu. Muhtemelen yıl sonunda 2008'in en çok satan albümü olmuş olacak. Albümün çıkmasıyla birlikte start alan dünya turnesinin 1. ayağında biletler hızla tükenmeye başladı. Özellikle Avrupada (bu yazıyı yazmaya başladığım günde sadece Bilbao konserine bilet bulunabiliyor) konserler tamamen sold out olmuş durumda. Bu kadar büyük bir patlama ya neden olan bir albüm için kritik yazmadan önce ciddi anlamda sindirmek gerektiğine karar verip günlerce albümü dinledim. Aşağı yukarı son 20 gündür dinlediğim tek şey diyebilirim. Albüm Bon Scott dönemi albümü Powerage'den güzel bir hava taşıyor. Bu albümde de Powerage'te olduğu gibi blues ve boogie ağırlıklı bir Rock n' roll var. Yani en azından bana göre. Aslında içinden şu parça iyi şu şöyle bu böyle denmeyecek kadar iyi ve dolu bir albüm olmuş. Albümün en dikkat çekici parçaları Rock N Roll Train, Big Jack, Skies on Fire, Black Ice, Spoolin of a Fight ve bence albümün en iyi parçası olan Angus Young'ı ilkkez slide gitar'la dinlediğimiz gerçek bir blues parçası Stormy May Day. Grup zaten köklere dönüş sinyalini bir önceki albüm Stiff Upper Lip'te vermişti. Ancak o albümün besteleri bu kadar başarılı değildi maalesef. O yüzen bu sinyal pek fazla dikkat çekmemişti. Bu albüm gitar ritmleriyle, riffleriyle, blues, boogie tınılarıyla tam anlamıyla bir AC/DC albümü olmuş Muhteşem bir albüm, AC/DC'den 3. defa müthiş bir dönüş. Artık sırada Live in Istanbul var.... Umarım

Falconer


İskandinavyadan yükselen Black ve Death Metal'e olan antipatim (ki bu aralar kıyısından köşesinden de olsa bu tarzlarada ilgi göstermeye başladım) yine aynı topraklardan yükselen Power ve Folk Metal'e de gereksiz bir ön yargı geliştirmeme sebep oldu. Falconer bu önyargıya son veren grup olmuştur benim için. Grup 1999'da, İsveçli Black Metal grubu Mithotyn'in dağılmasından sonra gitaristleri Stefan Weinerhall tarafından kurulmuş. Kurulurken de vokale İsveç tiyatrolarından Mathias Blad'ı voklist olarak almış. Bana grubu ilk kez dinleten arkadaşım (ekşi sözlükte de yazdığı gibi) Ian Anderson Power Metal grubu kurmuş deseydi, muhtemelen yerdim.
Onun gibi duru ve güçlü bir vokal tarzı. Bu arada küçük bir ayrıntı Blad gruba dahil olurken tiyatrodaki işlerini aksatmaması amacıyla konser vermemek üzere anlaşmış. Herneyse, Bladın vokaline Weinerhall'un sert, temiz ve melodik gitarları ve Karsten Larsson'un çift kros'lu bu ataklı davulları eklenince ortaya tadından yenmez bir power metal grubu çıkmış. Ayrıca kayıtlarda bas gitarıda Stefan Weinerhall çalmış. Nasılsa konser yok kalabalık etmeyelim demişler heralhalde. Bu kadroyla debut albümleri Falconer'ı yayınlamışlar ki müthiş bir albümdür. Entering Eternity, Lord of the Blacksmith ve Upon The Grave of Guilt bu müthiş albümün en şahane parçalarıdır kanımca. 2002'de grup aynı kadroyla Chapters from a Vale Forlorn isimli albümlerini yayınlar. Yine oldukça iyi bir albümdür. Albümde bulunan Lament of Minstrel grubun ilk dinlediğim ve kendilerini takip etmeme neden olan parçadır. İşte bu noktada daha önce sözünü ettiğimiz bir ayrıntı grupta bir ayrılığa sebep olur. Yayınladıkları iki başarılı albümle gelen popularite konser vermekle ilgili kararlarını değiştirmelerine neden olur. Gruba katılırken konser vermemek şartıyla gruba dahil olan Mathias Blad, konserlerin tiyatro ve operadaki çalışmalarını aksatacağı nedeniyle gruptan ayrılır. Gruba Destiny grubunun vokalisti Kristoffer Göbel katılır. Ayrıca grup kadrosuna gitarda Anders Johansson ve basta Peder Johansson'u dahil ederek nüfusu 5 kişiye çıkarır. Grup bu kadroyla 2003 yılında bir konsept albüm olan The Sceptre of Deception'ı çıkarır.Mathias Blad bu albümün kayıtlarında backvocal'de bulunur. Tarz olarak önceki iki albüme göre briaz daha serttir. The Coronation albümüm en dikkat çekici parçasıdır ancak bana göre ilk iki albümlerine göre zayıf bir albümdür. Açıkçası dinlerken Blad'ın vokalini aramadım değil. Albümden sonra Anders Johansson ve Peder Johansson gruptan ayrılır ve yerlerine basta Magnus Linhardt ve gitarda Jimmy Hedlund gruba katılır. Bu kadroyla 2005'te Grime vs. Grandeur yayınlanır. Albüm bir önceki albümün başarısızlığını unutturacak kadar iyidir. Albüm yayınlandıktan bir kaç ay sonra beklenmeyen bir gelişme olur ve Mathias Blad vokale geri döner. Grup Blad'ın dönüşüyle stüdyoya kapanır ve 2006 tarihli Northwind isimli albümlerini yayınlar. Yine müthiş bir albümdür,Göbel'li albümlerde göre daha yumuşak ilk iki albüme yakın bir tarzdadır. Falconerın köklere dönüş albümü olmdu. Northwind, Waltz With The Dead, Spirit Of The Hawk albümün en dikkat çekenleridir. Grup 6. albümlerini bu yıl içinde Among Beggars And Thieves adı ile yayınladı. Tipik Falconer sound'ı akılda kalıcı, akıcı, bol ritmli ve güçlü parçalar. Man of the Hour, Mountain Men, Field of SOrrow ve Carnival of Disgust albümün en dikkat çekiciler.
Şahsi kanaatim geç dahil olduğum Power Metal aleminin en iyi gruplarından biri olan Falconer'a gerekli ilginin gösterilmesi.

Mathias Blad'ın flickr'daki sayfasıda şurada. Tiyatro çalışmaları sırasında çekilmiş pek çok ilginç foroğğrafı mevcut. Adam ciddi ciddi tiyatrocuymuş yahu.

3 Kasım 2008 Pazartesi

Haftanın 11'i



1- Thin Lizzy - Cold Sweat
2- Running Wild - Bad to the Bone
3- Falconer – Northwind
4- AC/DC – Stormy May Day
5- Exodus – Fabulous Disaster
6- Queensryche – Real World
7- Tiamat – Brighter than the Sun
8- Black Tide – Shockwave
9- Manowar – Shell Shock
10- Pentagram – Lions in the Cage
11- Cem Karaca – Göç Yolları

2 Kasım 2008 Pazar

Heavy Metal: "Zeki Çocukların Sığınağı"


Genelde Metal hep kötümser bakış açısıyla gençleri olumsuz yöne sevk etmesiyle lanse edilir. Ancak nadiren Metal hakkında olumlu yazılar da çıkmıyor değil! Bu araştırmaya göre zeki çocukların %5’inin Iron Maiden, AC/DC ve benzerlerinin sadık dinleyicileri oldukları, müziği streslerinden arınmak için dinledikleri, yeteneklerinden doğan baskılara karşı koymak amacıyla Heavy Metal dinlediklerinden bahsediliyor…

Tabi metalin atası rock müziğin araştırmada en çok dinlenen müzik olduğunu, %5’in marjinal bir tür için iyi bir oran olduğunu da es geçmeyiniz…

1 Kasım 2008 Cumartesi

Ayın Albümü - Kasım 2008



Blog'un herhangi bir yerine ayın albümlerini not almadığımız için hangi ay hangi albümü ayın albümüne koymuştuk unutuyoruz. Bundan sonra blogda bu şekilde iz bırakacağız. Kasım ayının albümü Thin Lizzy'nin dağılmadan evvelki son albümü olan 1983 tarihli Thunder & Lightning.

27 Ekim 2008 Pazartesi

Daha Önce Yayınladığımız Ayın Albümleri (Karışık Nizam):

Saxon - Crusader: Benim en sevdiğim Saxon albumu, sound'u ve özellikle davulu, kapanıştaki tezahuratlı Run For Your Life’ı ile… Zaten tüm zamanların en istikrarlı grubuna ne denebilir ki?

Q5 – Steel The Light: Bu gruptan benim efsane MFN records’un Welcome To The Metal Zone kompilasyonu sayesinde haberdar olmuştum. Album baştan sona leziz. Amerikalı ama kolayca NWOBHM grupları arasına konabilir, artısı harika synth’leri…

Tank – Honour & Blood: Gene Welcome to metal zone’dan tanıdıgım bu sefer harbi NWOBHM grubu! Baştan sona harika bir diskografisi var, sonra detaylı yazacağım. Şu kadar söyliyim, Motorhead’e benzer Tank ama Motorhead’den daha kolay dinlenir…

Metallica – Master Of Puppets: Thrash’in zirvesi, atası, anası, herşeyi, müzik, şarkı sözleri ve ikisinin uyumu olağanüstü. Burton’lu son ve en guzel album! Ne denebilir ki, baştan sona tüm zamanlarda hemen her metalhead’in en favori albumlerinden birisine?

Savatage – Power Of The Night: Sonradan progressive senfonik çizgide harika konsept albumlerinden bahsetmiştik daha önce. Ama benim aralıksız 25 yıldır dinlediğim ilk göz ağrım Savatage albumu budur. Gene harika synth’lerle NWOBHM etkileri ile epik bir başyapıt…

Def Leppard- Pyromania: NWOBHM gruplarının en popüleri, en satanı ama metalcilerin de en yerden yere vurduğu gruptur Sağır Leopar ki daha önce ben albumleri, Ezequiel de konseri yazmıştık. Bu album MOP gibi zirvedir onlar için. Baştan sona harika parçalarla doludur…

Iron Maiden – Powerslave: Muhteşem tarzlarını bir de konsept eski Mısır motifleriyle bezeyerek yaptıkları album, benim oryantal takıntılarımdan kelli çok özel bir yere sahiptir bünyemde…

Scorpions – Blackout: Harika kapağı, sert sound’u, konserlere çok parça vermesi vs gene muhteşem bir albumle karşı karşıyayız… Plak kolleksiyonumun da nadide parçalarındandır… Vakti olan Ezequiel’in yazısına da göz atsın!

Judas Priest – Defenders Of The Faith: Haklarında yazdık , konserde kanlı canlı izledik, bu rahibin uğruna din bile değiştirilir dedik Bu album de Pyromania gibi baştan sona hit dolu. Her best of ya da Live albumlerinde farklı bir parça ile çıkar karşınıza, öteki neden yok diye hüzünlenirsiniz…

Dio – The Last In Line: Bazıları ilk album Holy Diver’ı daha çok sevebilir, benim takıntım bu albumdur. Lisede bir arkadaş hediye olarak plaktan benim CHF Sony’lerden birine çekmişti. Gene baştan sona kusursuz…

Gary Moore – Victims Of The Future: Gary abinin en sert ve baba albumlerindendir daha önce değindik buna da…


Accept – Balls To The Wall: Almanya’nın en metal grubu Udo’lu Accept’tir. Bu album de taktın mı nasıl bittiğini anlamadığın albumlerdendir… Daha detay bilgi AHA...

Manowar – Into Glory Ride: Ben hep en çok bu albumlerini sevdim. Bu albumden sonraki albumler de guzel ama Hail to England ve Sign Of The Hammer’ın soundları fazla boğuk bas, zor dinlenir. Bir de bu albumde çift gitar ve bas armoni zenginliği daha yoğun, severizzz…

Anvil – Forged In Fire: Uyduruk eski bir Basf kasetteydi. Dinlemekten bozuldu tabi. Gene eşsiz bir 80’ler klasiği…”Hard times fast ladies…”

Megadeth – Rust In Peace: Valla bunu bloga koydum mu, koymadım mı emin değilim. Friedman’lı bu album Thrash’in ve Megadeth’in en iyilerindendir ki buna itiraz eden de çıkmaz, belki hayır Peace Sells daha iyi diyebilir pek tabi…

Veee Motorhead – 1916: Ezequiel’in favorilerinden bu da. Motorhead işte: Bugun ekstrem türlerin çoğunu borçlu olduğumuz ilah Lemmy ve arkadaşlarının grubu… Levsel’in konser yazısındaki tabiriyle Hawkwind’e borcluyuz bu grubu, ya Lemmy’yi salmasaydı Brock Amca?

19 Ekim 2008 Pazar

The Poser King



Bir Exodus T-Shirt'ün eksikti, Allah belanı versin.

13 Ekim 2008 Pazartesi

Metal Sözlük # 8 : Album (plak, kaset, cd) terimleri


Müziğin popülerleşmesi 1950’lerle başlar. Bu dönemde iki yüzü bulunan plaklar (vinyl) üretilirdi. Plak terimleri, plakların çap ölçüleri olan 7, 10 ve 12’’(inç)den gelir. Plakların A ve B yüzü diye adlandırılan iki yüzü vardır. Single (tek) ve mini album / EP (Extended play, uzun çalma) olarak tabir edilen cd’lerin plak versiyonu 7’’dir. Genellikle plağın her iki yüzünde birer şarkı bulunur, ancak şarkıların uzunluğuna göre daha fazla şarkı da olabilir (en fazla 6 gördüm). Genelde albume adını veren parça A yüzünün açılış parçasıdır. B yüzündeki parça da çoğunlukla kısa süre sonra çıkacak albumde yer almaz.

Bu arada 7’’ ülkemizde 45’lik olarak bilinir. 45 de dakikada plağın dönme yani devir hızıdır! Plaklar 70’lerde yoğun olarak üretilmiş, 80’lerde kaset kullanımı ile etkisi azalmış, 90’larda CD’lerin seri üretimi ile sadece kolleksiyoncular ve DJ’ler için sınırlı sayıda basılır hale gelmiştir. 10’’lik plak artık pek üretilmiyor. 12’’lik plakları ise LP (Long play) ya da cd album olarak adlandırılabiliriz. Ülkemizde 33’lük olarak bilinirler. Kabaca plakların her yüzünde beşer şarkı bulunur, süresi de ortalama 20’şer dakikadan 40 dakikadır. Arşivimi karıştırdığımda Queen’in Greatest Hits plağının süresinin 60 dakikaya yakın olduğunu farkettim.

Konuyu kaset açısından irdelersek, boş kasetler 46, 60 ve 90 dakikadır. Ancak özel üretilen kasetler farklı sürelerde olduğundan album süresi kadar basılabiliyordu. Pederin 88’de Almanya’dan getirdiği Helloween’in Keeper of the 7 keys Pt.2 kasedinde de bonus şarkı Save Us vardı. Sonradan cd versiyonuna da eklendi bu parça. Bonus parça eklemek ilk başta az olan satışları özendirmek ya da plaktan daha pahalı olan cd’leri teşvik etmek içindi… Analog plaklardan digital CD’lere geçildikten sonra album süreleri 70 dakikanın üzerine çıkmıştır. Örneğin Metallica’nın And Justice For All albumu iki plakken, tek cd olarak yayınlanmıştı ki bu plak ve cd’nin süre kapasitesiyle alakalı.

Geçmişte single olarak yayınlanan şarkılar sonradan gruplar tarafından B-Sides (b yuzleri) ve “rarities” olarak albumleştirilmiştir. B-side, single’ın B tarafında yer alan ve genelde albumlere konulmayan, rarity ise daha önce yayınlanmamış, ender bulunan parçalardır. Grup albume süre nedeniyle ya da tarzının farklı olmasından dolayı koyamamış da olabilir…

27 Eylül 2008 Cumartesi

RIP Clifford Lee Burton!


62’de San Francisco California’da doğmuştu Burton! Anne ve babası gibi o da hipi’ydi. Kıyafetleri en dar paça olanından kot, arabası ise 72 model bir kaplumbağa! Okumayı severdi, üniversiteye de bu sebeple gitmişti.

82 sonlarında Metallica kadro kurmaya çalışırken iki elemanı ile başı dertteydi. Biri bascısı Ron Mc Govney, diğeri ise gitaristi Dave Mustaine. Birinin derdi ilgisizliği, diğerininki ise özel hayatına dikkat etmemesi. İşte Cliff 1982 yılının Ağustos ayında keşfedildi. Lars ve James, Cliff'i Los Angeles'de Troubadour’da dinledikleride, adamın bas gitar çalışından acaip etkilenmişlerdi. Sonrasında gruba katılması için çabaladı durdu ikili ve bunun için grubun San Francisco’ya taşınmasını dahi göze aldılar. Sonra grubun çıkışı başladı… Cliff bir bascıdan çok öteydi. Kullandığı wah wah pedalı ve distorsiyonlu basıyla attığı sololar ve vurduğu ritmler, bunun yanı sıra şarkılara yaptığı katkılar ve entellektuel birikimi ile Metallica’ya inanılmaz bir hava getirdi. Tabi sorunlu Mustaine’in yerine Exodus’tan transfer edilen Hammett ile de kare as tamamlandı…

Metallica her çıkardığı albumde bir öncekinden daha iyisini yaparken 86 Master Of Puppets’la zirveye oturdu. Thrash gibi agresif bir tarzla beğenilmek, yığınla album satmak, turnelerde stadları doldurmak, Pink Floyd’dan beri müzik piyasasının yaşadığı en büyük depremdi. İşte her ne olduysa MOP turnesinin Avrupa ayağında oldu ve grup otobusle Stockholm’den Lars’ın memleketi Kopenhag’a konsere giderken Cliff trafik kazasında hayatını kaybetti:-(

Cliff’in Anesthesia, Seek and destroy gibi şarkılara yaptığı katkıları düşünün ve tüm zamanların en olağanüstü albümü olan Master Of Puppets’taki izlerini… Cenaze töreninde de kendi parçası Orion’la uğurlandı Cliff son yolculuğuna… Sonrasında Metallica’nın siyah beyaz matem dönemi başladı. Grup üyeleri yaşadıkları büyük travmaya karşın, Cliff’in yerini Newsted’le kısmen telafi ederek yollarına devam ettiler. Olağanüstü bir albüm olan And Justice for all ve son düzgün sound’lu Metallica albümü (Black Album) onun anısına siyah beyazdı, albüm kapaklarından kliplerine kadar. Ve Cliff’e adanan AJFA’daki To live is to die’ın,

"When a man lies he murders some part of the world
These are the pale deaths which men miscall their lives
All this I cannot bear to witness any longer
Cannot the kingdom of salvation take me home."


Şeklindeki sözleri hepinizin bildiği üzere Cliff’in ölmeden önceki son karalamalarıydı…

Özellikle Hetfield’ın özel hayatında yaşadığı girdabın bir numaralı nedeni Cliff’in ansızın ölümüydü. Nitekim Lars gibi acaip kendini beğenmiş bir adam dahi onun ardından, "Cliff Burton Metallica gibi bir grubu, kaliteli bir grup yapan o vahşi ruha sahip adamdı. O yalnızca basçı ya da şarkı yazımına yardımcı olan gruptaki herhangi biri değildi, O Metallica'nın göğe çıkmasını sağlayan adamdı. Ölümünden sonra, Metallica ruhunu ün ve para için sattı - onun asla uğraşmak istemeyeceği şeyler için. O "Black Albüm"e ya da kahrolasıca "Load"a asla izin vermezdi. Metallica basçısını kaybettiği zaman, ruhunu da kaybetti." demişti…

Tam 22 yıl once daha 24 yaşında kaybettik onu ve çok özledik: “Ispanyol paça kotu, Misfits dövmesi, agresif çalış stili ve tabii ki distorsiyonlu basını".. Rahat uyuyasın…

26 Eylül 2008 Cuma

Icon or Poser?



Malum biz taptıklarımızı icon, bizi kıl eden müziği şöhreti için kullananları, müziği sadece görüntüden, fizikten ibaret sayanları da Poser'la etiketliyoruz blogda. Son albumle tekrar eski gunlerine donme çabasına giren Metallica'nın frontman'i James'in parmak arası terlik, trendy bermuda ve armanili alışveriş torbası bizi karışık düşüncelere itti! Icon mu, poser mı yorumu sizlere bırakıyoruz...

Fotoda Justice şarkisina yapilan uyarlama, tribun ağzıyla beste de leziz olmuş:-)

25 Eylül 2008 Perşembe

Boncovi ve saz arkadaşları!


Popmetal (!) ilahları Bonjovi ve arkadaşları ilk dönem konser afişlerinden birinde! Ortaya John abiyi koyun yakışıklı çıksın, ha diğer arkadaşlar görünmese de olur…

23 Eylül 2008 Salı

Ne kadar Yüxexes?

Epeydir müzik dergisi almıyor, Rock popun içine boca edildiğinden beri acaip seçici ve şüpheci olmuş netten süzdüğüm haberlerle idare ediyordum! Geçen Ezequiel Yuxexes aldım diyince ben de bir deneyeyim dedim. Ama moruk bir metalci olarak beğendiğimi de söyleyemeyeceğim. Güven Erkin Erkal’ı saygıyla anar, arada bir programına dikiz atar, ama dergiye para vermem…

Bir kere bu isimde iddialı bir derginin kapağına inatla piyasa rocker’ı cilalı kısa saçlı çocukların çıkarılmasına uyuzum! Adı güzel gerisi boş Gripin’den bahsediyorum illaki. Ben hala rocker diyince salaş, samimi, saçı uzun ve mümkünse abuk model olmayan kafalı insanları görmek istiyorum. İnadına tutucu, alayına tehditkarım bu konuda! Taviz de vermiyorum. Müzik piyasasında rokcu, metalci geçinen adamın da taviz vermesini kabullenemiyorum. Nejat Abilerini, Moğol atalarını feyz almayacaklarsa sittir olup gitsinler:( Mertce biz piyasa rockerıyız, rockdan yararlanır popun nimetlerini sömürürüz diyebilsinler, adam olsunlar!

Sonra derginin içeriğinde brit pop, punk vs gereksizliklerin dışında Cenk Taner, saçlarını rock için Ağırtan Tibet, nostaljik Abdullika sayfası ve Ortacgil Ustad gibi değerli şahsiyetlere yer verilmiş, eyvallah (Guven Erkin tonlamasıyla:-). Ama Ortacgil’in adı kapağa lütfen yazılmış, zor buldum:(

Bir de vahim metal hataları var: Röportaj yapan kızımızın daha Mosh’un anlamını bilmemesi, şimşek logosu ile geri dönen Metallica’nın son ASY konser posterinde hala poppy logosunun kullanılması gibi (aha bir altta son album!)… Real Metallica is back, don’t you see!!!

Neyse başlıktaki soruya cevabı siz verin, ya da sorun: Ne kadar satar?

20 Eylül 2008 Cumartesi

Şimşek logo geri döndü!

Sonunda Metallica’nın yeni albümünü çıktı piyasaya. Tahmin ettiğimiz gibi son başarısız dönemlerin aksine Metallica tekrar sound ve tarz olarak zafer yıllarına, yani 80’lere döndü. Sololar, riffler, sertlik dozunda. Album en çok Master of puppets ve And Justice for all’u anımsatıyor ki bu bile alıp dinleme gerekçesi! Yalnız yeni yetme metallica'cılar bozulabilir bu işe, anne / baba bu album çok sert diyebilirler:)

Bu album zaman geçtikçe, dinlendikçe klasikleşecek, şarap misali yıllandıkça güzelleşecek, buna inanıyorum… Şu aralar favorim All nightmare long! Bu arada albumu yorumlayanlar ya çok beğeniyor, ya da yerin dibine sokuyor. Yok mu ortası? Bence samimi olarak iyi bir şey üretmeye çalışmış grup satış kaygısı gütmeksizin. Ancak hala Ulrich’in ve Hetfield’ın zihinleri de çok berrak değil! Cliff’in ölümü, alkol tedavisi, psikolojik sorunlar, napster davası vs. yıllardır kendilerini müziğe verememelerinin bir yığın nedeni var ve bunların ancak bir kısmını geride bırakabilmişler.

Bu arada gördüğü tedaviler sonucunda kişiliği değişime uğrayan bir Hetfield var! Albumden çıkan ilk klip The Day That Never Comes’ta ben burda ne yapıyorum der gibi bir şaşkınlık içinde. Eğer Hetfield’ı da eski agresif haline döndürebilirsek harika olur:) Klip onun dışında güzel; şarkı da, uzun süre sonra atılan solo da, sade siyah beyaz album kapağı da! Bir de Can Dündar Metallica'ya bok atınca biz de cevap vermiştik, kendisi bu klibi de sözleriyle değerlendirip bir Irak yazısı daha yazarsa seviniriz!

Dedik ya şimşek logo geri döndü diye, özellikle ölümün ne kadar çekici olabileceğini öğrenmek isteyenler kaçırmasın...

19 Eylül 2008 Cuma

HAGI: Buyuk Romen dusunuru!

Daha once bize Arrows Rock anilarini aktaran Levsel’in eski bir projesi Ye$iL RecetE. Buradan 5 parcalarini dinleyebilirsiniz! Genelde sample’larla hiphop denemeleri yaparlardi bir arkadasiyla pc başında. Ama Bitli Rapunzel diye bir parca var ki sapina kadar Endustriyel Metal. Sözleri ile de blogumuzun bas kosesine oturur, kimse de kaldıramaz valla...

Önce sözleri,

OLUM – Hersey bitti
RECETE – Kicindaki et beni
ALKOL – Kotuluklerin anasi
TAKSIM – Mezarlikta halk gunu
HAGI – Buyuk Romen dusunuru
FENER – El feneri

Hagi gibi cakar, receteyi yazar, olum bizden evvel gelir, cosar, cosar...

Bitli rapunzel...


Seferberlik zamani
yedigim it olusu aklima geldi.

Kafayi koydum sepete
Sepeti sarkittim bakkala
Rapunzel’in alnina para basmis bakkal,
yanina da iki ekmek koyup...
Ceeekk...!

OLUM – Hersey bitti
RECETE – Kicindaki et beni
ALKOL – Kotuluklerin anasi
HAGI – Buyuk Romen dusunuru
TAKSIM – Mezarlikta halk gunu
FENER – El feneri

Hagi gibi cakar, receteyi yazar, olum bizden evvel gelir, cosar, cosar...

Bitli rapunzel...

Sonra kendisi...

Levsel'e ve Hagi ilustrasyonu için Sokarca'ya tsk...

15 Eylül 2008 Pazartesi

7'sinde ne ise 70'inde de o!

Posers Leave The Hall II: Ayna ayna söyle bana…


Evet rock / metal dünyası içinde görünüp buradan nemalanan ama aslında tek derdi satmak, tanınmak olan bir poser kitle de vardır ki ülkemizde bu akımın başlıcalarından biri de Ayna’dır. Türk Metal dünyasında önemli yeri olan Yüxexes programı sunucusu Güven Erkin Erkal’ın da kulaklarını çınlatarak alttaki olayı ekşi sözlük’ten alıntılıyorum;

Güven Erkin Erkal’ın Ayna grubuna verdiği ayar da unutulmazdır.

Eko tv’deki programında yanına bir türk rock grubunun elemanlarını almış, programın ortasında anonsuna (ayarına) başlamıştır:

“Sevgili seyirciler, şimdi size bir araştırmacı habercilik örneği sunuyoruz; Güzide gruplarımızdan Ayna’nın bir şarkısı çalındı. Evet yanlış duymadınız... çalındı. Şu an fonda duyduğunuz parça Ayna grubunun bilmemne albümünden bilmemne isimli parçası... Evet şimdi de diğer parçayı dinleyelim... Şu an duymakta olduğunuz da Alman metal grubu Running Wild’ın bilmemne albümünden bilmemne isimli parçası (tüm gitar riffleri ve melodiler aynıdır), duyuyorsunuz değil mi? Tamamen aynısını kopyalamışlar ve bırakın Ayna grubuna telif ödemeyi, albümlerinde aynanın adı bile geçmiyor. Bu hırsızlık değil de nedir? Aşağılık herifler!! Pis hırsızlar!! Hiç mi utanmanız yok?! Şerefsizler!!”

Bu arada yanındaki elemanlardan biri:

“Abi yalnız bu Running Wild’ın albümü daha önce çıkmış galiba, tarihe baksana!”

“Hmm... bakiyim... evet... ee şey... E tabii sanat dünyasında böylesi esinlenmeler olabilir... Eee... abartmamak lazım, normaldir... Biz sonraki şarkıya geçelim”

Erkal ve elemanlar o an gülmemek için kendilerini zor tutmaktadırlar...


Running Wild’ın şarkısından sonra In Flames’in de cloud connected klibini çalan grup maalesef dağıldığından artık eylemlerine devam edemeyecekmiş, tuh tuh:-)

Posers leave the hall I

13 Eylül 2008 Cumartesi

Rahat Edesin Gittiğin Diyarlarda : Metin Oktay



Seni anlatmaya bizim kelimelerimiz yetmez Taçsız Kral. Armamız... formamız... renklerimiz...herşeyimiz... Huzur içinde yat.

6 Eylül 2008 Cumartesi