23 Temmuz 2008 Çarşamba

5'i 1 yerde:-)

Daha önce Arrow Rock'dan bahsetmistim. Aha Levsel yazısını yolladı, buyrun bol metal ustu az futbola:-)

Ilani gorunce elimi ayagimi nereye koyacagimi bilemedim. Dile kolay; Kiss, Twisted Sister, Motorhead, Def Leppard, Whitesnake. Bunlar yogurmus hamurumuzu. Simdi hep beraber el ele tutusup bizi gormeye gelmisler. Hem de burnumuzun dibine, Amsterdam’a 150 km mesafe, Nijmegen’e.

Hemen bi Cecartakus’u aradim once. Adam Londra’da egitimde. Soole dedim: ‘’Kardesim Cecartakus, boyle boyle burada konser var, elinde bi is varsa birak, siki tutun gruplari sayiyorum’’. Ve saydim. Bi gurultu geldi telefondan, bisiiler devrildi kesin. Meger bizzat kendisiymis. Geri geldiginde ‘’ abi aksama ordayim, ver ayari’’ buyurdu. Kapattim telefonu, aldim biletleri. Cecartakus aksama geldi. Gece boyu ictik, on kutlama hesaabi.

Sabah erken hortladik, yol gidicez malum. Firladik Central Station’a. Aldik iki adet ikinci sinif Nijmegen bileti, bindik trene. 1.5 saat falan sonra vardik Nijmegen denir kasabaya. Konser alanina giden bir otobus varmis, ona bindik tikis tikis, Kiss, Motorhead logolari havada ucusuyo. Bes dakika sonra vardik mekana. Devasa bir park konserin olacagi yer. Basladik oklari takip ederek ilerlemeye. Kisa bir yuruyusten sonra kontrollu bir sol yaptik ve gozlerimize inanamadik. Binlerce insandan olusan kuyruk! Olmasin diye cok dua ettik ama evet, giris kuyrugu bu. Nasil tarif edeyim; kuyrugun eni herhalde 100 metre falan, boyu izahtan vareste. Kapinin orda dort bes metrelik harflerle‘’WILKOM’’ falan birseyler yaziyo, bizim ordan ancak gozleri kisarak falan okunabiliyo. O derece!. Gel gor ki yapacak bisii yok.

Cecartakus Turk usulu gotum gotum ilerleme sistemini onerdi. Denedik bi sure ama baktik ki oyle de olacak gibi degil. Neyse ki hizli akti o devasa serit, 1 saat kadar sonra falandi kapidan giris yapabildik. Reo Speedwagon gitti bu arada gumburtuye, o oldu!

Iki sahne kurmuslar, grubun biri birinde calarken digeri diger grup icin hazirlaniyo. Calan grup setini bitirdigi esnada diger sahne start aliyo. Oyle seri bi sistem var. Sahneler karsilikli duruyo bu arada, aralarinda epey bir mesafe var. Sahneleri ‘’yeni acik’’ ve ‘’eski acik’’ diye isimlendirmemek icin hic bir sebep yok cunku konumlari birebir tutuyo.

Oncelikle icki isini bir cozume kavusturmamiz gerekiyor malum. Bira standlarinda para gecmiyo, ‘’munt’’ tabir edilen kucuk mavi zikkimlar var. Onlardan almak gerekiyo siraya girip. Gerci makinalar da var ama komple Dutch izahat verdigi icin bi bok anlamiyoruz onlardan, essek gibi bekliyoruz sirayi. Onu da hallediyo muyuz bi sekilde, hah iste tam o sirada eski acikta Gotthard giriyo mevzuya. Benim cok bi alakam olmamisti Gotthard ile o gune kadar fakat pek siki ciktilar, milleti bayaa bi isittilar. Gerci onlar isitirken, sicim saganak sogutmuyor muydu gerisin geri?. Sogutuyordu. Olsun, kuzey havasi bu, yapacak bisii yok. Gotthard mevzuyu baaladiktan sonra Journey yeni aciktan ses verdi. Fanatik bir Journey tayfasi haricinde, herkes asil mevzu icin enerjiyi saklamaktan yana oy kullanmisti. Benim dikkatimi ceken Journey’nin bir saatlik sete bes ballad sikistirmasi oldu. Tamam ballad ama bir yere kadar be abi, versene tam gucu, gun Rock’n Roll gunu. Yok!

Journey tum sevgililerine askini teker teker haykirdiktan sonra, Kansas mevzuya daldi. Tek goz gitarcilari ve hiperaktif kemancilari ile buyuk tat verdiler. Yillarin eskitemedigi klasik ‘’Dust in the wind’’ muhtesemdi. Tek basina Journey’nin bes balladina bes basti. Tabi takir tukur yaziyorum bunlari ama; saatler geciyo aradan, saatlerin arasindan da su gibi bira, araya bir iki baska sey de atiyoruz, nooluyo? Henuz Def Leppard arz-i endam etmeden zurna gibi oluyor, Elizabeth Taylor’a kesiyoruz. Hatta bir ara boyle Mad Max’ten firlamis araclar basiyo meydani, araclardakiler de birebir o model. ‘’Lan abarttik mi o kadar’’ falan derken goruyorum ki hepsinde Kiss makyajlari var. Problem bizde degil yani, bilete dahil bir animasyon mevzu bahis meger.

Def Leppard start aliyor. Efsanevi tek kurek yalova davulcu Rick Allen ve basci Rick Savage defansta, hemen onlerinde Holy Diver Vivian Campbell, hucuma yonelik orta saha Phil Collen ve forvette Joe Elliot, 2-1-1-1 seklinde cikiyolar sahaya. Birbiri ardina patlatiyolar eski bombalardan, Pyromania agirlikli. Her bi boku caliyolar da, bi Foolin’ calmiyolar arkadas, kasitli midir nedir, ona cok bozuluyorum. Def Leppard yorgun dusmus onu goruyorum net, onu soyleyebilirim.Yillar agir gelmis babalara. Herkesi anliyorum da Vivian Campbell niye boyle onu anlamiyorum. Takim iyi calismiyor dedikodularini dogrularcasina, bir isteksizlik, bir ‘’bitse de gitsek’’ havasi. Yakismiyor.‘’ O forma kutsaldir, nasip olmaz herkese’’ diye bagirasim geliyor, bagiramiyorum. Finale on dakika kala, Twisted Sister icin yer kapma mucadelesi adina Def Leppard’i orada birakip, eski aciga dogru yola dusuyorum.

Eski acikta hayvan gibi bir pankart karsiliyor bizi: ‘’YOU CAN’T STOP ROCK’N ROLL”. 1983 model ama bugune kadar tik demeyen bu slogan daha bi guc veriyor, olabildigince one varmak icin yirtiyorum kendimi. Hedefe on metre kadar kala Dee Snider ve cetesi bariyerlerin ardindan firlayip ‘’You can’t stop rock’n roll’’a giriyorlar. O andan itibaren hersey bambaska oluyor.

NOW YOU CAN RIDE IT HIGH
AND YOU CAN LIGHT THE WAY
LIFT UP YOUR HANDS IN PRAISE
YOU CAN'T STOP ROCK 'N' ROLL

Dee Snider boyalari cikarmis, tum cirkinligiyle karsimizda. Twisted Sister zipkin gibi, mitralyoz gibi. Sarkilar makinalidan cikan kursunlar gibi geliyor. Saklanacak yer yok. Destroyer, Under the blade, The kids are back, We’re not gonna take it ortaligi cehenneme ceviriyor. Yaralilar var. Dee Snider hala dunyanin en iyi vokalistlerinden biri. Frontman olmak icin iyi sarki soylemekten cok daha fazlasinin gerektiginini kanitlarcasina duruyor sahnede. Seyirciye ‘’ Yuruyun Almanya’yi almaya gidiyoz’’ dese, bir kisi de ‘’siz gidin benim isim var yarin’’ demeyecek. Oyle dialogu var seyirciyle. Twisted Sister’in efsanevi takipcileri ‘’Sick mother fuckers’’ bosuna daglari delmemis bu adamin pesine.

Tum set boyunca bir saniye dusmuyo tempo. Sonlara dogru Snider’in gozu eski acigin onunde toplanan Whitesnake fanlarina takiliyor. Hic sozunu sakinmadan ‘’orda bi bok yok, boyle gelin olay burda’’ diye baariyor. Ben iyice zil zurna oluyorum bu sirada tabi. Benim gozumle Snider eski aciga ‘’SARIIIII’’ diye baariyor, ‘’KIRMIZIIII’’ diye mukabele geliyor. Ben de donuyorum, ben de baariyorum Snider’la beraber: ‘’SARIIIII’’, karsidan cevap “KIRMIZIII”.

“EN BUYUUUK” diyoruz,
“CIM BOOOMMM”
“SAMPIYONNN”
“CIM BOOOMMM”

Coverdale’de mi baariyor ne diger taraftan, tam secemiyorum onu ama...

Ve finale geliyoruz. Snider kaldiriyor kolunu, “ I WANNA ROCK’’ dedigi anda ortalik tekrar birbirine giriyor. Bitirdiklerinde kimsenin soyleyecek tek sozu yok, kicimizi yirtana kadar aniriyoruz tesekkur icin. Rock’n Roll icin...

Whitesnake basliyor diger tarafta. Olesiye bitkinim, cimenlere yatiyorum, dev ekran yardimiyla takip ededbiliyorum Whitesnake’i. Whitesnake bildigimiz Whitesnake. Usta isi caliyorlar yine, Reb Beach gitarda, Coverdale onde. Turnuva takimi huviyetinde. 1-0’a oynuyolar.

Akuyu biraz sarj edip, tekrar yeni aciga dogru yollaniyorum. Mevz-u bahis Motorhead. Efsane sahnede olacak birazdan: Lemmy. Amfetamin’e fazla asilmasi sebebiyle Hawkwind’den sutlanan ve Motorhead’i kuran Lemmy. Amfetamine mi Hawkwind’mi tesekkur etmek gerek onu da bilemiyorum. Yine one dogru ilerlerken aniden patlak veriyor olay. Hic acimadan direk Ace of Spades ile giriyorlar. Meydan er meydanina kesiyor. Pogonun siddetini tarif etmek zor. Sirtimda cantam, havuza atlar gibi birakiyorum kendimi arbedenin ortasina. Kan govdeyi goturuyor. Bir ezilme, bir olum tehlikesini gecip ucuncu soldan cikiyorum curcunadan. Davulda Mikkey Dee var ki nezdimde davulcularin aga babasidir. O bir yandan veriyor ayari, veremli sesiyle Lemmy diger yandan. Gerci Lemmy biraz keyifsiz gozukuyo ama olusu yetiyo hepimize. Yeni acik buyuk bombasi KISS’i hazirliyor bu arada...

Motorhead’i yarida birakamadigim sebebiyle KISS icin yeterli hazirligi yapamiyor, biraz uzaktan izlemek zorunda kaliyorum. KISS bu , dile kolay tam 35 sene, hala kic tekmeliyorlar. “ You want the best, you got the best” slogani arkada, efsanevi “the loudest band in the world: KISS” takdimiyle cikiyorlar. Kostumler sabit, makyaj yerinde duruyor. Gene Simmons firtina gibi, bi yandan kendi isiyle ugrasiyor, bir yandan grubu surukluyor diger yandan da diliyle sinek yakaliyo. Her ne kadar heryere yetismeye calissa da, “Space” Ace Frehley’nin yoklugu her saniye hissediliyor. Yine de KISS tarih gibi dikiliyor karsimizda. Artik dizlerimin bagi cozulmek uzere, son bir istegim var : I love it loud. Maalesef calmiyorlar. Benim aku bitiyor, bayiliyorum orada.

Sabah copculer uyandiriyor, donus trenine biniyorum. Kafayi camdan cikariyorum, SARIIIII diye bir ses geliyor uzaktan, bulamiyorum kaynagini. KIRMIZIIIII diye bagiriyorum park tarafina dogru. Tum tren “ hayirdir insallah”gozlerle bana bakiyor...

Yazı / Foto: Levsel 'the Ye$iL RecetE'

Hiç yorum yok: