8 Şubat 2010 Pazartesi

Ayın Albumleri Kaldığı Yerden!

Birkaç aydır ayın albumlerini yazmayı aksatmışım, son dört ayı toptan sıralıyorum...

Kasım ayında malum Wasp’ın Konseri vardı. Ayın albumune Wasp’dan seçim yapalım dedik, aynı adlı ilk albumle Crimson Idol arasında gidip geldim ve eski olan ağır bastı: Çok sıkı albumdu be, Love Machine, School Daze, I wanna be somebody, Torture never stops, Tormentor…

Kısaca tek tabanca Blackie Lawless ve saz arkadaşları desek yanlış olmaz Wasp için, Blackie dışında bol eleman rotasyonu olduğundan kelli… Los Angeles çıkışlı olması bu şehirden aynı dönem çıkan Mötley Crüe, Ratt ve Quiet Riot’un genelde glam olarak tanınmaları ve makyaj durumlarından dolayı, Wasp’e de glam denmişti ama bence tarzları geleneksel metaldir… (Sonradan makyajsız kilo almış Elvis Presleyvari suratını görünce iyiki eskiden makyaj yapmış dedim:))

Gene ilgi çeken bir diğer konu isimlerinin açılımı: Wasp malum ABD’de beyaz anglo sakson protestan’ın kısaltması olarak kullanılır. Ancak ırkçılık suçlamalarına karşın Blackie isimlerinin We Are Sexual Perverts’ın kısaltması olduğunu söyler hep, yani “Seks Manyakları:) Aynı adlı album kapağında bu lafın yer alması dışında konserlerde de defalarca tekrarlanmıştır bu slogan. Love Machine ve Fuck Like A Beast gibi şarkı isimleri ve sahne şovları da duruma örnek…

İlk albumden sonra hepsi belli bir çzginin üzerinde üç album daha yaptılar ki öne çıkan parçalar, Wild Child, Blind In Texas, 9.5 Nasty, The Heretic ve The Real Me. Beşinci albumleri Crimson Idol ise çoğu fanları için en iyi albumleri, metal tarihinin en iyilerinden diyen de var hatta. Konsept albumlerin de en iyilerinden.

Aralıkta proto metal gruplarından Uriah Heep’in 95 tarihli Sea Of Light’ı ayın albumuydu, prog esintiler, sıkı ritmler, klasik Heep arka vokalleri ile dört dörtlük bir çalışma. Against The Odds, Tme Of Revelation, Universal Wheels, Fear Of Falling, Logical Progression ve Aerosmith’inkiyle ilgisi olmayan Dream On balad’ı özellikle muhteşem… Bu arada surrealist plak kapağı da daha çok Yes’den tanıdığımız Roger Dean tarafından çizilmiştir…

Ocakta tekrar yeni dünyaya döndük ve pek bilinmeyen San Francisco’lu Brocas Helm’den Into Glory Rıde’ı koyduk ayın albumune. Bahtsız bir Amerikan grubu. 81 de kurulup ilk uzun albumu Into Battle’ı vasat bir prodüksiyonla ancak 84de çıkarabilmişler. Ama power epik metal konusunda iyi olan Amerikan gruplarının hallicelerindendir grup.

Açılışta at efektli ve kesik ritmli harika Metallic Fury’den sonra aynı adlı efsane şarkı Manowar’ın en iyilerine rakip olacak kadar başarılı… Sonrasında da hızlı enerjik parçalarda kalite düşmüyor. Arada blues etkileri, sıkı çift gitar soloları ve harika davul atakları… Beneath a hunted moon, Ravenwreck, Into The Ithilstone diğer sıkı parçalar…

İçinde bulunduğumuz Şubat ayında ise Manowar, Manilla Road, Cirith Ungol ve Brocas Helm’in ilham kaynağı, adı gibi efsane Legend’ın From The Fjords albumunu seçtim. 3 kişilik dev bir orkestra harika müziyenlik örnekleri, ki baterist Raymond Frigon’un etkileri özellikle Brocas Helm’de belirgin. Diğer elemanlar, gitar vokalde Kevin Nugent ve basta Fred Melillo! Bunca yıldır rock, blues ve cazın yığınla örneklerini dinledim, Raymond dünyanın gelmiş geçmiş en iyi bateristlerinden biri ve bu album dışında bir çalışması olup olmadığına ilişkin bilgiye nette rastlayamadım maalesef :((… Diğer iki eleman Mercenary diye bir grupta çalmışlar ama kayıtlarına ulaşamadım. Nugent 83’de ölmüş…

Bu album sadece 500 adet basıldığından bugün metal plakları içinde en paha biçilemeyenlerinden biri… Orijinal kopyaları 1200-1500 USD’ye gidiyor. Popsike’daki en pahalı kopya 868 USD’ye alıcı bulmuş!

Genel olarak adından da anlaşıldığı üzere Iskandinavya’ya uzanıyor vikingleri ziyaret ediyoruz. Epik power metalleyiz, ama uzun şarkılardaki progressive altyapı bu tarzdan hoşlanmayanları sıkabilir. İlk parça The Destroyer harika gitar melodi introsuyla ve bitmeyen davul ataklarıyla zaten kapıp götürüyor. Sonra aksak ritmi muhteşem bas ve ataklarıyla şarkı uçup gidiyor. The Wizard's Vengeance da harika ama üçüncü parca Golden Bell gelmiş geçmiş en iyi şarkılardan biri.

B yuzu A kadar destansı olmasa da ensturmental ilk parcanın bugun shred, virtuözite kelimeleriyle anılan gitaristlerin bir numaralı ilhamı olduğu kesin. Liquid Tension Experiment tadında bu parça. Aslında bu yüz sanki sevdikleri 70’lerin değişik gruplarına atıflarla dolu. RARZ’de de bir south havası var ama şarkı oldukça hızlı. Against The Gods ve Iron Horse fusion ve jazzrock sınırlarında. Tabi bu tarzın bu kadar sertini Gary Moore ve Jon Hiseman’lı Colloseum II dışında yapana rastlamamıştım o tarihlerde. Bir de Iron Horse’un uzun bir bateri solosu var, bir studyo albumu için acaip sıradışı ve bulunmayacak bir nimet. Kapanışta albume adını veren parça ile tekrar epik metale dönüyoruz: Tam 8 dakika! Bu kadar iyi bir grubun tek albumle yokolup gitmesi acı, ama gerçek …

1 yorum:

alchoburn dedi ki...

ben de merak ediyordum, sea of light albümü cidden o kadar iyi değil mi, bir ben mi seviyorum deyu. saydığın parçalar hakikaten harikadır.