28 Haziran 2010 Pazartesi

Boru değil, Big Four!

Sabah beklediğimden çok daha dinç uyandım ve Anthrax çıkmadan az önce daldım sahaya. Inönü’deki yerli holigan ve metal sevdalılarına Gürcü, Iranlı, Lübnanlı, İskoç vs bir yığın yabancı ve turist de eklenmişti…

Big 4 içinde müstesna bir yeri vardır Anthrax’ın. İlk albumu thrash’tır, sonrasında core ve raple geliştirdikleri tarzları ile sıradışıdırlar, farklıdırlar dahası çok eğlencelidirler. Ben konserde beğendim Anthrax’ı; Süreleri kısa olunca best of huviyetinde en baba ve bilinen parçalarını çaldılar. Mad House, Indians, Time, I am the law ve tabii ki Antisocial… Gruba geri dönen solist Joey Belladona kızılderili kökenli olunca Indians şarkısı ayrı bir anlam kazanıyor. Şarkının arasına sıkıştırdıkları Heaven & Hell kısmı da guzel bir jestti Dio babaya… Tabi bir de şarkının sonunda kafasına taktığı tüylü şef başlığı pek fiyakalıydı…

Grubun kurucusu ve o günden bu yana Anthrax’tan ayrılmayan yegane elemanı Scott Ian ki kendisini SOD projesinden de iyi biliriz, enerjik, aktif, dinamik, hoplamalı zıplamalı sitili ile coşturdu. Eee big four’un en gençlerinden, daha sadece 47 yaşında:) Seyirci ileşimleri harikaydı. Belladona sahnenin her karesine ayak bastı, atom karınca misali… Bu arada Türkiye’ye ilk gelişleri oldu, pek de güzel oldu…

Sonraki büyüğümüz Megadeth’di. İlk gün nasıl Udo’suz Accept’in Manowar’ın önünde headliner yapılmasına muhalefet ettiysem, son günki sıralamaya da şerh koyuyorum; Megadeth Slayer’dan sonra çıkmalıydı bence…

Megadeth’de de Hayko gibi ses çok kötüydü ilk şarkılarda. O derece ki şarkıları tanımakta güçlük çektik. Duyumlarım kulaklık sorunu yüzünden Mustaine’in acaip sinirle çaldığı ve konser sonrası röportaj dahi vermediği şeklinde. Zaten amfi bile tekmeledi ki bu işlerin adamı değildir.
Bu arada Emreb21’le arkamızdaki beyaz gömlekli, kız arkadaşlı iki elemana feci uyuz olmuştuk ki Mustaine sahneye beyaz gömlekle çıkmasın mı? Bu arada elemanlar harbici Megadeth’cilermiş, şarkıya eşlik, bol iltifatlar gırla…

Son gitaristleri Chris Broderick, Friedman’ın dehşet sololarını başarıyla attı, takdir ettim valla… Şarkılar son albumdeki Head crusher dışında genelde en başarılı 5 albumlerindendi. Benim taptığım Rust In Peace’in en iyi parçalarını çaldılar. Holy wars ses düzeninden yalan oldu ama Hangar 18 ve Tornado of souls çok iyiydi. En keyif aldığım parçaları ise aralardaki “megadeth, megadeth we love you megadeth” tezahuratlı remix hali ile muhteşem Symphony of Destruction’du, adeta stadyum için yaratılmıştı. Sweating Bullets’daki Mustaine yorumunu da çok beğendim. Sesini değiştire değiştire kullanmasına hastayım ve de o gulmelerine tabii ki… Ve muhteşem Peace Sells’le bitti konser.

Sonrasında Emre’nin arkadaşlarının olduğu kapalı tarafına geçtik. Burada içki almak daha kolaydı ve yerimiz de daha az sıkışıktı üstelik. Kapalı tribun uzun arayı eski günleri anımsatarak bol tezahurat, meksika dalgası ile şenlendirdi. Çarşıyı takdir ettik … Bir de saha içi olarak da meksika dalgası yapmayı başardık, sahne önünden arkaya doğru :))

3. büyük olarak Slayer sahne aldı. Ben Hell Awaits’le yıllar önce tanışmış olmama rağmen 25 yıldır grup hakkındaki fikrim değişmedi: “Hepiniz hala aynısınız gözümde!” Tamam çok iyi çaldınız, ses harika, her müzik aleti tek tek dinlenebiliyor, Lombardo bir TANRI, ama yaptığınız monoton punkvari müziğin benim gözümde fazla bir değeri yok. Bunun üzerine robot gibi seyirciyle hiç iletişim kurmadan çalmanız da eklenince tuvalet ve bira turları ile tamamladık Slayer konserini. Seyrettiğim sürece de hep Lombardo’ya odaklandım ama çoğunlukla aynı hızlı ritmde süregiden şarkılar seçtiklerinden nadir ataklarını ayıklamak dahi zor oluyordu… Bir bateri solosu ataydınız araya en pornografik olanından keşke…

Ve artık finale geliyoruz; 93’de ilk ve son kez aynı stadda, o zaman gencliğin verdiği gazla Hetfield’a 3 metre kala seyretmiştim babaları… O gün öyle bir keyif aldım ki beni 17 sene idare etti:) Ama anladım ki çok özlemişim onları, en çok da anıra anıra birlikte söylemeyi… Tabi Dead Magnetic turnesinin son konseri olduğunu, yani evlerine ailelerine döneceklerini, acaip yorgun olduklarını söyleyerek girmek lazım Metallica analizine… Özellikle Hetfield’ın sesi bitkindi ama 55 bin kişilik tüm zamanların en büyük korosu vardı Inönü’de. Sadece James’in sesine değil, James’le Kirk’ün gitarlarına da ooo şeklinde dehşet eşlik edildi. Brezilya seyircisini falan siktik attık dün biz bu hususta!!!

Evet açılışta sürpriz yok, Creeping Death’le başladı resital. İkinci parça for whom the bell tolls’u her duydugumda haliyle rahmetli Burton geliyor aklıma. Nefis bir el yapımı pankart vardı yan tarafımızda Cliff’in anısına ithaf edilmiş, yapana helal olsun. Bu ara mıydı emin değilim ama Kirk kısa bir Ufo’nun Rock Bottom rifini attı, Garage days 3 yolda mıdır Majesty, bilgilendir bizi:) İpucu mudur, nedir bilelim…

3 numara load döneminin en sevilen parçası Fuel’du. Fuel’la seyircinin desibeli de yükseldi sanki. İlk albumu temsilen 4 atlı le birlikte doludizgin koştuk, yani kafa salladık. Fade to black için bir şey söylenemez… Gene hatırlamadığım bir arada Kirk uçuk bir rif çaldı, ilerde caz projelerine yelken açacak gibi görünüyor…

Derken Hetfield mikrofonu her zamanki gibi ağzına yapıştırıp, “you are here to see the history!!” dedi. Kolay değil, 20 yıllık rüya gerçekleşmiş, big 4 ardarda çalmış!… Bu noktada Sad but true’yu çaldılar. Arkasından ilk kopuşum Sanitarium’da geldi. Sözleri ile bence olağanüstü bir şarkı, yıllar geçti ama unutmamışım! Hele hızlanma bölümünde hepten kendimi kaybetmişim, sırt çantam arkamdaki ufaklığa gelmesin diye arkadaşlarım tarafından olay mahallinden uzaklaştırılıp etkisiz hale getirildim:) Ama war dance’e de aynen devam… Ardından son albumden sevdiğim all nightmare long’u çaldılar. Ve one… İlk konserde ilk bis sonrası ya da ikinci bis sonrası çalmışlardı galiba. İkinci kopuşu burada yaşadım. Ve Master Of Puppets. Bu ikisi arka arkaya çalınır mı, buna yürek dayanır mı? Master’da Inönü tribunleri inledi ve BJK’nın desibel rekoru da tarih oldu. Blackened ve arkasından bir hepimize bir rahatlama, dinlenme şansı veren nothing else matters. Bu şarkıya staddaki herkes ve hatta belki de Doruk güvenlik elemanları, diğer görevliler ve hatta basın tribunune beleş duhul eden polisler dahi eşlik etti. Burada Metallica’nın kendi desibel rekoru daha da ileri gitmiş olabilir:) Enter Sandman’da anırmaya devam, kalan son brutal sesimizle… Derken gidiyoruz falan dedi James ama tabi geri geldiler.

James “metal dinlememize vesile olan bir gruptan çalacağız” diyince ben Am I Evil geliyor diye düşündüm. Basın trübününden bir arkadaşım final 24 kişi diye mesaj atmıştı bir saat önce üstelik. Ulan oturup hesaplıyorum 24 kişi altı gruba denk geliyor. Big 4’a Accept’le Manowar’ı ekliyorum, kafada bir dunya sonuçta ya. Ama Manowar ülkeyi terk etmiş diyor arkadan birisi, nasıl olacak bu işler? Neyse ibne basın değil mi, haber asparagasmış:))Bisle dönüş şarkısı protometal gruplarından Budgie’nin Breedfan’iymiş, sürpriz oldu. Benim de sevdiğim bir parçaydı.

Burada Metallica’yı Dio’yu anmamakla ilgili kınayanlara bir çift lafım var; Metallica metal hareketini ateşleyen NWOBHM’ı, yaptığı coverlarla, Lars’ın seçtiği şarkılardan oluşan duble toplama ile akıllara getiren, bir çok eski NWOBHM grubunu tekrar müziğe döndüren, vefaysa en kralını defalarca yapmış müstesna bir gruptur. Yorgunluğuna verelim Dio’dan bahsetmemesini… Ardından Trapped Under Ice ve kapanışta seek and destroyla sesimizin son kırıntılarını anırarak tukettik. Artık onlar da tükenmişti tabi. Bir ara Lars bir boğaz hareketi ile ben bittim mi yaptı, hatta bir de baget mi düşürdü ne ama başta yazdığım gibi turnenin son konseri için dehşet bir performans gösterdiler…

Bu arada anladık ki Am I evil’i film için yapmışlar, keşke film için Istanbul konserini seçselermiş… Aradan 17 saat geçti, hala çınlıyor kulaklarım. Sizi seviyorum. Heavy Metal’i sizden de çok seviyorum. Hangi müzikte böyle bir enerji var? Seyirciyi böyle galeyana getirme var? Karşılıklı iletişim var?

Sanırsam bir dahaki Metallica konserine gitmek için 17 sene beklemeyeceğim:) Ha bu arada bugün benim doğum günüm! Bir gün önce anıra anıra benimle kutlama yapan 55 bin kişiye çok teşekkür ederim:)

ooooo metallica oleyyyyy
metallica oley metallica oley
metallica oleyyyy oooo ...

Önemli Not: Blogdaki tüm Sonisphere fotoları, Festivalin Resmi Fotoğrafçılarına aittir!

4 yorum:

sallanyuvarlan.blogspot.com dedi ki...

Metalika seneyede gelir çok seviyorlarmış ya burayı ondan:):)

Majesty dedi ki...

Yeni bir cover albüm fikri bildiğim kadarıyla yok abi. Bir sonraki albüm de en az 2-3 sene sonra çıkacaktı(bugünkü tarihten) son demeçlere göre.

Tabii bu arayı pek boş geçirmezler, yoğun tempo olmasa da uzun süredir konsersiz bir yıl pek geçirmediler. 2011'de de 10 konserlik özel bir turne planları vardı. Metallica'nın The Wall'ı olacak demişti Lars.

Bu arada The Wall kadar iyi değil, Metallica'nın The Wall'ı dendi. Aradaki farkı belirteyim de zıplamasın kimse :)

canadian dedi ki...

sahane bir yazi. sanki orada imisim gibi, iligime kadar hissettim. metallica'nin sarki secimleri muhtesemmis. onu anladim. ozellikle eskilerden calmis olmasi cok guzel.

anthrax'i (state of euphoria)be all end all'a dek cok severek dinledim. indians, skeletons in the closet ve tabii anti-social...

megadeth denince aklima hep peace sells ve killing is my business gelir. ama mary jane ve hook in mouth'in yeri bende nedense apayridir. " I'm not a fish. I'm a man. Hook - In - Mouuutttth " .

eline saglik yorumlar icin.

saygilarimla,

canadian

JAMES WHITE dedi ki...

Bu festivale işlerim sebebiyle katılamadığım için gerçekten çok üzgünüm. Sahneye çıkan grupların hepsini daha önce birer kez izlemiş olmanın verdiği bir teselli içindeyim ama görünen o ki çok şey kaçırmışım.