1 Temmuz 2009 Çarşamba

Punk ölümsüz değildir, sen ben gibi fanidir!*


Girişi bir kitapla yapalım; Metin Solmaz’ın yazdığı Rock Sözlüğü, hem blues ve rock’ın kısa tarihi, hem de sıklıkla kullanılan terimlerin açıklamaları ile küçük ama işlevsel bir kitap! Bu kitaptaki bir cümle benim arayıp bulamadığım olduğundan direk çalıyorum: “Rock alternatifsiz bir müzik türü olduğundan alternatifini de kendi içerisinden çıkarmıştır: Nedir o? Alternatif Rock!” Yani bilinen adıyla Punk!O halde punk’ın önce rock sonra da metalle çekişmelerine geçelim…

İlk kapışmaları 70 ortalarında yaşanır; Dönemin hakim rock grupları, artık virtüözite sınırlarını iyice zorlamaya, albumlerde yaptıkları uzun parçaların dışında konserlerde zaman zaman doğaçlama uzun sololara yer vermeye başlarlar. İş, rock’un jazz’laşmasına yol açınca bu durumdan hoşlanmayan rocker’lar ciddi tepki verir. Bahsettiğimiz gruplar sadece uzun parçalar yapan progresif ve senfonik rock grupları da değildir; Deep Purple, Led Zeppelin gibi hard rock grupları da konserlerde alır başını gider. Sonuçta uzun parçalardan, kompleks melodilerden sıkılan müzikal bilgi ve kulak fakiri bir güruh daha basit, daha kısa ama gene 4,5 kişilik rock gruplarınca yapılan bir müzikle tepki verir. Bir anda kulüplerdeki rock gruplarının yerini garip aksanlarla şarkı söyleyen, garip kıyafetli punk adı verilen bu gruplar alır. Kökeni rock‘n roll’a dayanan bu müziğin özellikle vokal melodisi tekdüze ve renksizdir. Ramones gibi en sevilenlerinin de bizzat itiraf ettiği üzere gitar çalmayı bilmezler ki buna ihtiyaçları da yoktur:-)

İşte rock’un fazla sanatlaşması sonucunda karşı devrim gerçekleşmiş, kaliteli müziğin yerini bu defa en kalitesizi almıştır. Britanya sene 76! Artık bar ve diskolarda bu müzik çalmakta, harbi rock grupları çalacak yer bulamamaktadır. Allahtan bu akım fazla sürmez, ancak üç yıl kadar dayanılabilir bu kötü müziğe. Bu sefer rock grupları isyan ederler. Sonrası hepinizce malum: Heavy Metal ortaya çıkar. Neal Kay’ın kulübü Soundhouse’da Iron Maiden’ın ilk ciddi album kayıtları yapılır. Samson, Def Leppard, Saxon, Blitzkrieg, Diamonds Head ve daha yuzlerce grup bir anda müzik piyasasına doluşur. Yıl 79, yer hala Britanya! Ancak ilk dönemki hatalardan ders çıkarılır ve şarkı süreleri kısaltılır. Popüler müziğe çok daha yakın bir müziktir heavy metal 70’lerdeki öncüllerine göre. Ama gitar solosu, kaliteli bateri geçişleri, epik müzik, şarkı sözlerine önem verme gibi konulardan asla ödün vermez. İşte bu döneme New Wave of British Heavy Metal denir ki bizde blogda en azından on kez yazdık bunları:) Yeni dalga aynı zamanda punk gruplarının 80lerinin populer sounduna yakın tarzının da adıdır. Yeni dalga terimini Heavy Metal punk’tan çalar ve 70’lerdeki öncüllerinden farkını da ortaya koyar: Daha sert, daha hızlı ama daha kısa…

Peki bu müzik döneminde neden British vurgusu var? Daha önce değindiğim üzere, Heavy Metal terimini 70’lerde icat eden dergi editörlerinin Amerikalı olmalarından ötürü British vurgusunun yapıldığı kanısındayım, ama emin de değilim… Bilen varsa yazsın hepimiz öğrenelim:-)

79’dan itibaren bu kez punk grupları kulüp ve barlardan dışlanacaktır. Punk’ı bitiren müzik olması nedeniyle punk dinleyicilerinde acaip bir metal düşmanlığı baş gösterecek ve asla bitmeyecektir. Bugün bu nefretin ülkemizdeki tipik örneğini Radyo Eksen’de görebilirsiniz!

79’daki ivme eski proto metal gruplarını da olumlu etkiler ve ardıardına gelen albumler ve sound’larındaki sertleşme ile onlar da metal konvoyuna eklenirler. Bundan Ezequiel 80 albumlerinde, ben de ilk yazımda bahsetmiştik. Hatta 70’lerin bazı rock grupları dahi en sert albumlerini bu dönemde çıkarırlar. Yes’in 90125’i, Pink Floyd’un The Wall’u, King Crimson’un Red’i, hatta Police’in Synchronicity’si…

* Yazı başlığı, “Punk’s not dead” diyenlere ithaf olunmuştur… Punk ölmüş müdür? Hayır yer altına inmiş, sırası gelince brit pop ve grunge’le form değiştirmiş, tekrar metalle aşık atmaya kalkmış, ancak metalin kötü türevleriyle dahi başedemeyip layık olduğu yere girmiştir. İkinci kapışmayı sonraya bırakalım. Üçüncü kapışmayı da merakla bekliyoruz metal kafalar olaraktan:)))

1 yorum:

Majesty dedi ki...

Punk'ın samimiyetini, aslında samimiyetsizliğini ben şöyle gördüm. Hangi gruptan kim bilmiyorum, fakat zaten hala ismi bilinen birkaç tane punk grubu var. Bu abimiz de onlardan birinin baş elemanlarından. 2000li yıllarda, bu adamın süper lüks villa mı denir, konak mı denir, evinde röportaj yapılıyor. Muhabir arkadaş, zamanında sisteme, herşeye karşı koyuyordunuz, şimdi ise lüks içinde günlerinizi bu sarayda geçiriyorsunuz, bu çelişki değil mi diye soruyor. Abimiz de, punk'ı ben yarattım kurallarını da ben koyarım diyor.